19 Nisan 2012 Perşembe

Yüzyılın En Büyük İcadı

Bilgisayarmış,veya teknolojik cihazlarmış,hepsi hikaye,videoyu izleyin anlayacaksınız.:)

15 Nisan 2012 Pazar

Tutunamayanlar




İnsan iç dünyasına bir yolculuk; bir daha geri dönmemek üzere belkide, tabi birazda kendini bulma sorgulama cevap bulamadıgın gerçek yaşamda soruların cevabıinsan neden ve niçinlerini yaşarken toplumla düştügü çelişkileri ve cevapları bir temel yoksa zaten okumakta anlamsız okuyan içinvar olmanın sebeplerini bu kadar içsel derinliklerinde anlatan başka kitap yok düşüncenin ırmaklarında isenin ve yaşamın kıyısındaysanız; işte size bir fırsat kendi kendin olmak için,
Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat,soluk almak güçleştiğinde; yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,dağlara dönmeli yüzünü insan
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak; yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir,kendisinin bir sal olup da, o dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı
Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri; küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, birkaç durak önce inip servisten, otobüsten, yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; gördüğünü hissedebilmeli!
Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,değerli olabilmeli hayat!
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!
Başkasının yerine koyabilmeli kendini; ağlayan birine ‘Gül’, inleyen birine ‘Sus’ dememeli! Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!
Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; sevgisiz, soysuz kalarak!
Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine
Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını
Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna, fırtınada boranda; öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği; bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli!
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli!
Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı, bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için; kaçırmamalı!
Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç çaresiz kalmamışsan; dermanı olamazsın dertlerin, ağlamayı bilmiyorsan; neşesizdir kahkahaların,merhaba dememişsen; anlamsızdır elvedaların
Ne, herkesi düşünmekten kendini; ne kendini düşünmekten herkesi unutmamalı! Bilmeli çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için
Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli! Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere
Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için! Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!
Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; ama kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin,zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için
Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!
Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi
Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı
oguz atay/ tutunamayanlar
HAYATTAN YOK ÇIKARIM!
Çıkarlarını düşünmeyenler unutulacaklardır Her olayda bir kenara çekilenler gerçektende bir kenarda kalacaklardır Yaptıkları işlerin gizli kalmasını isteyenler bunda başarıya ulaşacaklardır Kimse onların varlığıyla tedirgin olmayacaktır Bir gün öldükleri zaman arkalarında küçük bir iz, bir anı, bir gözyaşı bir eser bırakmadan yok olacaklardır Gazetedeki ölüm ilanları yedinci safta da bir kenarda kalacak kimsenin gözüne çarpmayacaktır Hayattan çıkarı olmayanlar ölümünde çıkarı olmayacaktır Ölüm bile onların ölümünden de çıkarı olmayacaktır Ölüm bile onların adlarını duyurmaya yetmeyecektir Herkesin mezarında güller ve menekşeler büyürken, onların mezarında otlar büyüyecektir Mezarları bir kenarda kalmasa bile büyük muhteşem anıtların arasında sıkışıp kaybolacaktır Cennetteki muhallebicide de garson onlarla ilgilenmeyecektir Ağız tadıyla bir keşkül yiyemeden masadan kalkacaklardır “Hayattan çıkarı olmayanların hayatı çıkmaza sürüklenecektir” Kendini beğenmişliğin cezasını daha bu dünyadan çekmeye başlayacaklardır Sıkıntılarını kimseyle paylaşmasını bilmedikleri için yalnız başlarına ıstırap çekeceklerdir Duygu alışverişlerinden nasipleri olmayacaktır Duygusuz, hareketsiz, tatsız, bir hayat yaşadıkları sanılacaktır Istırapları ne yüzlerindeki çizgilerinden, ne de saçlarının beyazlaşmasından anlaşılacaktır Çektikleri acılarla yüzlerinin buruşmasına, saçlarının beyazlaşmasına izin verilmeyecektir Güldükleri zaman sevinçli ağladıkları zaman kederli oldukları sanılacaktır Hayattan çıkarları olmadığı da asla kabul edilmeyecektir Böyle bir yanlışlığa düşülmeyecektir
Aslında, hayattan çıkarları olduğu ispat edilecektir Çıkarlarını korumak için canları çıktığı halde, bunu beceremedikleri için, çıkarıyokmuşdabirşeybeklemiyor muşcasınagillerden göründükleri yüzlerine vurulacaktır Onlarda bu saldırılarda bir karşılık bulamayacaklardır Kendilerini yokladıkları zaman bütün ileri sürülenlerin gerçek olduğunu, hayatlarını boş yere harcadıklarını, ne yazık ki artık çok geç kaldıklarını onlarda açık ve seçik olarak göreceklerdir İşte o an dahi, delice bir harekette bulunmalarına anlamsız bir hayatı anlamsız bir şekilde bitirmelerine göz yumulmayacaklardır Kendilerini öldüremeyeceklerdir Onlara anlatılacaktır ki böyle bir davranış, bütün yaşantılarıyla çelişki içindedir, gerçekle bir ilgisi yoktur, kendilerini öldürürlerse onlar hakkında varılan isabetli yargıları çürütmek için gene boş bir çaba göstermiş olurlar Bu hiçbir şeyi değiştirmez Onlar bu rezilliğe de katlanarak sürünmeye devam edeceklerdir Hayatlarıyla yanlış olanların ölümleriyle doğru olmalarına imkan var mıdır? Hayattan çıkarı olmamak hem Tanrının hem de insanların gözünde affedilemez bir suçtur; gelişip yayılması için gerekli her türlü tedbir alınacaktır Bütün tarih, bütün iktisad, bütün sosyoloji, bütün psikoloji kısaca bütün lojiler hayatın çıkarlılığa dayandığını göstermek için yırtınacaklardır, yırtınmalıdır
Anlatılmadan anlaşılmaya Aşık TUTUNAMAYANLAR

14 Nisan 2012 Cumartesi

Okumanın Kazandırdıkları

 Okumak insana ne kazandırır diye soranları etrafınızda gördünüz, belki de hala böyle insanlar kaldı mı bu çağda okumaya uzak insanlar var mı diye hayıflandınız.Orasını bilemiyeceğim ama, yani hangi kategoridesiniz onu bilemiyeceğim ancak, ne yazık ki ! hala kitaptan uzak bir toplumun içinde yaşıyoruz.
Öğrenci okumuyor derslerini bahane ediyor,öğretmen okumuyor yoğunluktan bahsediyor,esnaf,memur,işçi,yönetici herbir kesimden okumaktan uzak olan insanların olduğu bir toplumda yaşıyoruz.
Ümidimizi kırmayalım tabii ki son 10 yılda bu miktar biraz daha azalıyor gibi ancak daha çok katetmemiz gereken yollar var.
Birkere insanlara kitabı sevdirmenin yollarını arayacak hatta bu konuda epey bir kafa yoracağız her kademedeki insan bu konuda görevli olacak yani sadece okullara-öğretmenlere yani her konuda olduğu gibi sadece devlete ait bir sorumluluk değil bu görev.Herkes önce kendisi okuyacak baba okuyacak,anne okuyacak onu gören çocuklar okuyacak komşu okuyacak arkadaş okuyacak velhasıl doğru orantılı bir şekilde bu hale genişleyecek.
Ancak bu görev bu kadar kolay değil insanların teşviğe ihtiyacı var her konuda olduğu gibi bu konuda çok irdelenmesi gereken acaba ben nasıl ederimde etrafımdaki insanları okuma konusunda gayrete getirebilirim düşüncesi sizi en başta rahatsız edecek,içiniz rahat olmayacak sıkıntısını çekeceksiniz sıkıntısını çekmeden hiçbir şey olmuyor biliyorsunuz.
Bu sıkıntıyı ne kadar hissederseniz azminiz gayretiniz o kadar çoğalacak hem okuyacak hem okutacsınız.Bu konu üzerinde isterseniz küçük bir test yapın bak gelişmeleri göreceksiniz.Aile içinde öncelikle bir deneyin siz okumaya başlayın okumayan eşiniz sizden esinlenmeye başlayacaktır yavaş yavaş, eee birde belirttiğimiz sıkıntıyı yaşamaya başlarsanız eminin ki etrafınızdakilere bu sıkıntı yansıyacaktır.Biraz da gayret ederseniz verim alacaksınız.
Tamam da neden okumalıyız ne kazandırıyor bize; can alıcı soru bu işte.En başta okumak insana kendini tanmayı yanlış duymadınız kendısını tanımasını sağlıyor.Okur iken her bir okumada eksiklerini öğreniyor insan ve kendini nasıl geliştirebilirim düşünceleri belirmeye başlıyor.Ardından öğrendiklerini düşünmeye başlıyor ve evet ikinci adım insanın düşünme kabiliyetini geliştiriyor.Hani bizde bir beyin var ya :) onu geliştiriyor.
Ardından okuduğunuz dile göre o dil hakkında sizi geliştirmeye başlıyor ve yeni kelimeler, yeni deyimler, yeni hayatlar,yeni insanlar,yeni nesneler vs.ve konuşma dilinizin farkında olmadan geliştiğini görüyorsunuz.
Allah allah bu kadar okuyorduk bunaların farkında değildik dediğinizi (bazılarınızın tabi ki) duyar gibi oldum.Ama gerçek bu ki ,OKUMAK insana FARKINDA OLMADAN bu kadar şey kazandırırsa varın siz düşünün bir de nitelikli okumaya başladığnızı varsaydığınızda daha neler neler kazanacaksınız.Hadi onu da bir başka güne  bırakalım.....
Nazif ÖZKUL  iyi okumalar...

10 Nisan 2012 Salı

İngilizce Öğrenme Kiti

 

KİM PRATİK İNGİLİZCE ÖĞRENMEK İSTEMEZ Kİ !

Günümüzde pratik İngilizce öğrenmek büyük bir ihtiyaç haline geldi. Özellikle İnternetin yaygınlaşması İngilizceye olan talebi had safhaya ulaştırdı.



Günümüzde pratik İngilizce öğrenmek büyük bir ihtiyaç haline geldi. Özellikle İnternetin yaygınlaşması İngilizceye olan talebi had safhaya ulaştırdı. Çağımızda İngilizce bilmemenin kendi kabuğuna çekilmek olacağını bilenler, bu soruna çözüm bulmak istemektedirler. Ancak bir çoğumuz zaman, para, ve motivasyon eksikliği gibi nedenlerle yabancı dil öğrenmeyi sürekli ertelemekteyiz.

   2,5 yıllık bir çalışmanın ardından, 2005 yılı başlarında Turbo İngilizce programını çıkaran CTT English, kendi kendine İngilizce öğrenmek isteyen fakat bu konuda kendisine az güvenen kişileri hedef alarak yayın hayatına girdi. İlk bakışta CTT yani Renkli Tercüme Tekniği ile dikkat çeken sesli Turbo İngilizce Kitapları, kendi kendine İngilizce öğrenmek isteyenler için büyük bir kolaylık sağlıyor.

   CTT tekniği sayesinde İngilizce cümleler, Türkçe kadar kolay bir hale getiriliyor. Önce İngilizce cümleler, kelime kelime ve ek ek renklendiriliyor. Daha sonra yine aynı şekilde Türkçe karşılığı veriliyor. Sesli Turbo İngilizce Kitaplarını kullanan kişiye ise tek birşey kalıyor. O da renk eşleştirmesi yapmak ve İngilizce cümlenin anlamını hemen kavramak. Bu metot sayesinde programda geçen 3500 cümlenin anlamını çözmek için vakit kaybı söz konusu olmuyor.

   1500 kelime kapasitesiyle hazırlanan program, 12 Kitap ve 6 MP3 CDden oluşuyor. Bu kolay program vasıtasıyla, kişinin evde veya ofiste sıfırdan başlayıp orta seviyede pratik İngilizce öğrenmesi amaçlanıyor.

   Sesli Turbo İngilizce Kitapları, İngilizce öğrenmekten umudunu kesmiş olanlara ve İngilizceye ön yargı ile yaklaşanlara yeniden umutlarını tazeleme fırsatı verebilir. Aslında Turbo İngilizce Kitaplarının özellikleri bu kadarla da sınırlı değil. Turbo İngilizceye ilgi duyanlar ve daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler bu adresi ziyaret edebilirler.

Flash Dershane

 

FLASH DERSHANE 

YÜKSEK DERSHANE ÜCRETLERİ, DERSHANELERE GİDİP GELİRKEN ÇEKİLEN YOL EZİYETLERİ, OKULLARIN EĞİTİMDEKİ YETERSİZLİKLERİ BİR ARAYA GELİNCE NEDEN BU DERSHANE İMKANLARINI BİZ İNTERNET ORTAMINA TAŞIMAYALIM DEDİK.


MERHABA ARKADAŞLAR; YÜKSEK DERSHANE ÜCRETLERİ, DERSHANELERE GİDİP GELİRKEN ÇEKİLEN YOL EZİYETLERİ, OKULLARIN EĞİTİMDEKİ YETERSİZLİKLERİ BİR ARAYA GELİNCE NEDEN BU DERSHANE İMKANLARINI BİZ İNTERNET ORTAMINA TAŞIMAYALIM DEDİK. BÖYLECE HEM AİLE BÜTÇELERİNİ ALT ÜST EDEN DERSHANE MALİYETLERİ MİNİMUMA İNECEK HEM YOL YORGUNLUKLARININ GETİRDİĞİ VERİMSİZLİK ORTADAN KALKACAK HEM DE SİZLERİN BİLGİYE DAHA KOLAY VE ZAHMETSİZCE ULAŞABİLMESİ SAĞLANACAKTI. İŞTE BU AMAÇLA BAŞLADI FLASH DERSHANE PROJESİ. ALT YAPISINDAKİ YAZILIM VE SUNDUĞU İMKANLARLA BİR PORTAL OLUŞTURULMASI HEDEFLENDİ. SADECE BİR DERSHANE DEĞİL AYNI ZAMANDA SOSYAL VE KÜLTÜREL BİR ORTAM OLMASI PLANLANDI. BU AMAÇ DOĞRULTUSUNDA İÇERİK ÇALIŞMALARI BAŞLADI VE DEVAM EDİYOR. EĞİTİMLE İLGİLİ HER TÜRLÜ HABER VE BİLGİYE ULAŞMANIN YANINDA BİR ÇOK  E KİTAPDA BU SİSTEMDE YERİNİ ALACAK İLERDE... PRO VE GOLD ÜYELERİMİZİN İMKANLARI İSE SAYMAKLA BİTMEZ BİR HALE GELECEK. ŞİMDİLİK ÖNCELİĞİMİZİ EĞİTİME VERDİK. SİZLERE SUNDUĞUMUZ BU FİYATLAR SİTENİN GELİŞİMİ İÇİN HARCANACAK VE NE KADAR ÇOK ŞEY ÜZERİNE EKLENİRSE EKLENSİN FİYATLAR ASLA ARTTIRILMAYACAKTIR. ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ İMKANLARI KISITLI HERKEZE ULAŞABİLMEK. GÜNÜMÜZÜN TEKNOLOJİK İMKANLARINDAN FAYDALANARAK, MADDİ İMKANSIZLIKLARIN YANI SIRA YEREL İMKANSIZLIKLARDAN DA KAYNAKLANAN FIRSAT EŞİTSİZLİĞİNİ HER ANLAMDA ORTADAN KALDIRMAK, EN AZINDAN BU ANLAMDA ÖRNEK OLMAK BİR YOL AÇMAKTIR. O NEDENLE BİLGİDE SAKLAMIYORUZ BU İŞİ YAPMAK İSTEYEN HERKEZLE BİLGİ VE TECRÜBELERİMİZİ PAYLAŞABİLİRİZ. BU AMAÇLAR DOĞRULTUSUNDA YÜRÜRKEN CENABI HAK BİZİ, SİZLERE KARŞI UTANDIRMASIN. SİZLERE DE HEDEFLERİNİZ DOĞRULTUSUNDA YÜRÜRKEN YAR VE YARDIMCI OLSUN.

mp3 Telkin Metodu

Beyin Frekans Teknolojisi

SubliminalMp3Telkin.Com: (BFT)Beyin frekans teknolojisi, herhangi bir kişinin zihin gelişimini sağlamada ya da hayatındaki problemlerini çözmede kendi kendine rahatlıkla yardım edebileceği bir zihin programlama ve yönetim aracıdır.
Bu ileri seviye teknolojinin kullanılmasındaki asıl amaç, zihinsel dönüşümü çok etkili bir biçimde gerçekleştirmek ve bunun sonucu olarak hem zihinsel hem de fiziksel problemleri kolayca çözümleyebilmektir.
Alfa frekans(BFT) teknolojide, arka plan müzik olarak genellikle binoral vuruşlar kullanılır. Mp3 telkini dinlerken rahatlamanız ve bu sayede telkinleri daha alıcı hale gelmeniz sağlanır. Her iki kulağımızdan ayrı ayrı frekansta ses gelir. Bu iki sesin arasındaki fark, 7.5 hz olan alfa frekansına denktir. Alfa frekansbilinçaltı(şuuraltı) mesajlar için kullanılan en uygun frekanstır. Her iki kulaktan farklı frekansta sesler geldiği için kesinlikle kulaklıkla kullanılması gerekmektedir. Mp3 telkini meditatif bir halde iken dinlemeniz daha iyi olacaktır.

Telkin Nedir?

Subliminal (Telkin) kelimesi arapça kökenli olup, Bir duyguyu veya bir düşünceyi aşılama, Bilinç dışı(şuur dışı) bir sürecin aracılığıyla, şahsın ruhsal ya da fizyolojik alanıyla alakalı yeni bir düşüncenin(fikrin) gerçekleştirilmesi ve Aşılamak-Vermek anlamlarına gelir. (TDK Sözlüğü nden bakabilirsiniz.)
Telkin kelimesini açacak olursak genellikle yapılmak istenipte yapılamayan eylemlerin bilinçaltına ditekt etki ederek davranışların bilinçli olarak yapılır hale sokulması aşamasıdır. Normalde bütün insanlar yaşamlarının hemen hemen %80 ini bilinçsiz bir şekilde geçirirler. Bizim davranışlarımızı etkileyen bilinç altımızın şekillenmesi genellikle geçmişimize dayanır. Bir insanın hiç tanımadığı insanlar karşısında durduk yere kekemelik yaşamasının nedeni genellikle seneler öncesinde yaşadığı olaylarla ilgilidir. Birey bu sorununu ortadan kaldırmak ister lakin asıl nedene inemediği için çabaları hep başarısız olur. Böyle durumlarda psikanaliz ile kişinin geçmişine inilip sorunların nedenleri tespit edilerek problem ortadan kaldırılmaya çalışılır. Çoğu zaman bu tedavi şekli işe yarar fakat böyle bir çalışma genellikle çok uzun zaman gerektirir. Bu uzun çalışma süreci yerine, problem olan sorunu ortaya çıkarmadan bireyin davranışlarını yeniden şekillendirmenin çok basit bir yolu vardır. Telkin. Subliminal (telkin), bireye hangi durumlarda nasıl davranması gerektiğini, neden ve niçinleriyle birlikte verir. Kişinin davranış normları yeniden oluşturulur. lakin, bu çalışma kısa, masrafsız ve pratik olmasına rağmen bir o kadar da sabır ve irade gerektirir. Çünkü ortada çok zorlu bir rakip vardır. Bilinçaltı. Siz bilinç üstünüzde her şeyi tekrar inşa edebilirsiniz. Fakat asıl temel malesef hala yerinde durmaktadır. Mutlaka karşı koyacaktır. Bu durum pek de fark edilemeyen yeni bir iç savaşa neden olur.
telkinZihnin içinde yaşanan bu iç savaşı kayıpsız ve kazançlı bir şekilde tamamlamanın bazı yolları vardır.  Subliminal (Telkin) içerikli Mp3 ler bu temel üzerine kurulmuşlardır. Bilinç altını devre dışı bırakmak nedeniyle müziğin içine gizlenmiş gizli telkinler, bilinç altını kandıran ve yanıltan olumlu sözlerle donatılmıştır. Zihninizde düşünce aleminiz tekrar şekillenir fakat siz bu durumdan çok az etkilenerek daha kazançlı çıkarsınız.
Telkin, zihnimizde düşünsel olarak kurgulanan veya sözel olarak söylenen olumlu veya olumsuz polariteler bütünüdür. Sürekli olarak pozitif düşünmeye ve  pozitif sözler söylemeye çalışsak da malesef  bir çok olumsuz düşünce ve negatif söylemlerimiz de mevcuttur. Telkin zihnimizde iki  türdür. Birincisi pozitif, ikincisi ise negatiftir. Beyin malesef negatifleri daha çabuk alır ve işler. Pozitif düşünce ve söylemleri ise beyin nazlanarak alır. Böyle olmasının nedeni genellikle çocukluğumuzdan beri yetiştiriliş tarzımızdır. Biz daha küçükken anne ve babalarımız veya anneanne/dedelerimiz tarafından malesef ki öcüler böcüler geliyor ya da seni polise veririm gibi korkutucu olumsuz cümlelerle büyütüldük. Tabiki  onları suçlamak  da yersiz. Çünkü onlar da kendi büyüklerinden, atalarından ne öğrendilerse bizlere de onu aktardılar. Bundan böyle bizler yeni nesiller olarak yeni fikirler düşünmeli ve günümüze uyarlanmış yeni şeyler söylemeliyiz. Kendi çocuklarımızı ve torunlarımızı da bu şekilde eğitmeli ve de yetiştirmeliyiz. Bu konuda Hazreti mevlana nın bir sözü var;  Artık dün bitti, bugün yeni şeyler söylemek lazım. Telkinler beynimizde o kadar çok yer etmiş ki biz de benzer olayları yaşadıkça bilinç altımızda bunları çoğaltmışız.
Sadede gelecek olursak ağzınızdan söylediğiniz ve zihninizden düşündüğünüz her ne ise siz O sunuz. Eğer olumlu şeyler düşünüp olumlu cümleler söylüyor ve hayata olumlu bakıyorsanız siz pozitif bir insansınız. Tam tersini yapıyorsanız eğer siz malesef negatif bir insansınız. Öyleyse ne yapmalıyız ve nasıl olmalıyız? Ailemizdeki tüm bireylere bunu anlatmalı, ailecek bulunduğumuz ortamlarda her durumda pozitif olmaya, her zaman pozitif düşünmeye, pozitif konuşmaya ve olaylara pozitif bakmaya onları ve kendimizi  alıştırmalıyız. Misal, ben hasta değilim şeklinde bir ifade kesinlikle yanlış bir telkindir. Çünkü zihnimiz, hasta kelimesi negatif olduğu için tabiki buna öncelik tanır ve bunu esas alır. Böyle yanlış bir ifade yerine ben sağlıklıyım daha doğru olacaktır. Aynı şekilde ben korkak değilim veya ben korkmuyorum da kesinlikle yanlış bir telkindir. Beyin bu negatif kelimeyi alır ve sizi o şekle sokar. Bu cümlenin yerine o kelimenin karşıtı olan ben cesurum kullanılmalıdır. Diğer bir örnek: Ben tembel değilim yerine ben çalışkanım gibi.

Hani Tanrı Ölmüştü?

Kitabın içerisinden ilginç pasajlar:
"Yerçekimini ele alalım." dedi. "Evrenin bir ucundan diğer ucuna kadar uzanan bir cetvel ya da eski moda bir radyo kadranı hayal et.Cetveli bir inçlik parçalara ayırırsak bu milyar kere milyar inç anlamına gelir."
Göstergenin tamamı doğadaki kuvvet miktarlarının aralığını temsil eder.Bu kuvvetlerden en zayıfı yerçekimi ve en güçlüsü proton ve nötronu çekirdek içerisinde  bir arada tutan ve yerçekiminden 10 bin milyar kere,milyar kere,milyar kere, milyar kat daha güçlü olan nükleer kuvvettir.Yerçekimi kuvetinin muhtemel alabileceği değer aralığı gayet mantıklı bir şekilde tüm kuvvet aralığı kadar geniştir.denebilir.
"Şimdi göstergenin ayarlandığı değeri değiştirmek istediğinizi düşünün.Yalnızca bir inç bile hareket ettirecek olsanız,bunun evrendeki yaşam üzerindeki etkisi korkunç olacaktır."
" Tüm evrene karşılık bir inç mi?" diye sordum."Nasıl bir etkisi olurdu?"
"Göstergedeki küçücük bir ayar değişikliği yerçekiminde milyar kat büyümeye sebep olabilir." dedi Collins.
"Bu çok fazla." dedim.
"Aslında pekte çok sayılmaz." diye yanıtladı Collins."Radyo göstergesinin bütününe göre -doğadaki kuvvet aralığının tümünü temsil ediyor- fevkalede denecek derecede küçük sayılır; sadece on bin milyar,milyar,milyarda biri kadar."
"Müthiş! Şimdi ne demek istediğinizi anladım.Peki,yaşama ne olurdu bu durumda?" dedim.
"Dünyanın her tarafında insan büyüklüğündeki bütün hayvanlar ezilip parçalanırdı." dedi."Astrofizikçi Martin Rees'in deyimiyle yerçekiminin daha kuvvetli olduğu varsayılan bir dünyada, böceklerin bile yaşamlarını sürdürebilmeleri için kalın bacaklara ihtiyaçları olacaktır ve hiçbir hayvan fazla büyüyemiyecekti.Aslında yerçekimi kuvveti dünyamızdan bin kez daha büyük olan bir gezegenin çapı sadece 40 feet olur ki böyle bir ortamda ekosistem bile oluşamaz.Bunun yanın da yerçekimi kuvvetinin üç bin kat arttığını düşündüğümüzde ömrü bir milyar yıldan fazla olan yıldızler oluşmayacaktı,bunu  on milyar yaşında olan Güneş'le kıyaslarsanız ne demek istediğimi anlarsınız.
"Görüldüğü gibi tabiattaki tüm kuvvet aralığı ile mukayese edilince yaşamın var olamsı için yerçekiminin akıl almaz derecede dar bir aralıkta değer alması lazım.Evreni bir uçtan bir uca kadar kaplayan göstergedeki tüm olası değerler arasında ,yerçekimi evrende yaşamın devam etmesi için tam tamına olması gereken inçte değer almış."
Ve yer çekimi kuvveti tüm parametreler içinde yalnızca bir tanesi.Bir uzman, evrende yaşamın oluşması  ve devam etmesi için otuzdan fazla farklı fiziksel ve kozmolojik parametrenin kalibrasyonlarının çok hassas ve keskin bir şekilde yapılaması gerektiğini söyledi.

Bu kadar hassas dengenin mutlaka bir tasarlayıcı (Tanrı-Allah) tarafından tasarlanmış olması gerektiğini gösteriyor....
Nazif Özkul kitaptan alıntı...


Hani Tanrı Ölmüştü ?


Hani Tanrı Ölmüştü ? Hani Tanrı Ölmüştü?, 2004 yılında Amerika’da yayınlanan ve yayınlanmasıyla beraber gündeme oturan kitabın Türkçe çevirisi. Kitap New York Times’ın en çok satanlar listesine girmekle kalmadı, bugün halen daha Amerika’da konu hakkında en çok satan kitaplardan biri olmayı sürdürüyor. Kitabı bu denli çekici kılan husus, din ile bilimin buluşma noktalarını, herkesin okuyup anlayabileceği basitlikte sunuyor olması. Bunun için bir gazeteci ve Yale mezunu bir hukukçu olan Lee Strobel, farklı alanlardan bilim adamlarıyla söyleşiler yapıyor. Bu bilim adamları, genellikle Akıllı Tasarım akımının öncü isimleri ve kendileri de çok satan kitapların yazarları.
Kitabın ilk iki bölümünde Strobel bize kendi hayat hikayesini aktarıyor. Gençliğinde ateist olan ve sonrasında dine dönen Strobel, kitabın temel sorusunu bu bölümde soruyor: Bir zamanlar kendisini ateizme sürükleyen bilimin, günümüzde kafasındaki sorulara vereceği farklı cevapları var mı yok mu?
İlk söyleşi, Evrimin İkonları kitabının da yazarı olan Dr. Jonathan Wells ile yapılıyor. Wells, bugün halen daha ders kitaplarımızda kendine yer bulan evrim ile alakalı çizimlerin ve önkabullerin, bilimsel olarak çok uzun yıllar önce yanlışlandığını, hayret verici bir açıklıkla anlatıyor. Buna rağmen bu imajların (Miller deneyi, Haeckel’in embriyo çizimleri, Darwin’in hayat ağacı, maymundan insan ilerleyen çizimler…vs) hala kullanılıyor oluşunu, adeta dini bir bağnazlığa benzetiyor.
İkinci söyleşi, bilim felsefecisi Stephan Meyer ile yapılıyor. Meyer, bilim ile din arasındaki ilişkinin dünü ve bugünü hakkındaki soruları yanıtlıyor ve günümüzde neden bilimsel delillerin bir Tanrı’nın varlığı hipotezini desteklediğini örnekleriyle anlatıyor. Meyer aynı zamanda kendisi ile yapılan yedinci söyleşide de, neden hala hayatın kökeni ile ilgili bir bilimsel açıklama getirilemediğini sorgulayacak ve gerçek açıklamanın nasıl olabileceğini ele alacak.
Üçüncü söyleşi, “kelam argümanı” ile meşhur olan William Lane Craig ile yapılıyor. Craig, aslen Müslüman kelam alimlerinin kullandığı bir akıl yürütmenin, günümüzde de, özellikle Big Bang teorisinin kabulü sonrası nasıl hala Tanrı’nın varlığını bilimsel olarak desteklemeye devam ettiğini anlatıyor. Bu argümanın İslami kökenleri, okuyucunun ilgisini fazlasıyla çekecek gibi durmakta.
Fizikteki delillerin tartışıldığı dördüncü söyleşide Robin Collins, fizik alemindeki hassas denge ile alakalı onlarca akıl almaz örneği birbiri ardına sıralıyor. Evrenin bugünkü halinin nasıl bir mucize olduğunu ve tesadüf eseri meydana gelmesinin imkansızlığını gösteren örneklerden sonra insanın ikna olmaması için, yoğun çaba harcaması gerekiyor.
Gene de kitabın en çarpıcı bölümüne henüz sıra geldi. Astronom Guillermo Gonzales ve felsefeci Jay Wesley Richards, Amerika’da çok ses getiren kitaplarının (Privileged Planet / Ayrıcalıklı Gezegen)adeta bir özetini verdikleri beşinci söyleşide, dünyanın, üzerinde yaşam olabilmesi için evrende ve samanyolunda nasıl en ayrıcalıklı konumda bulunduğunu gösteriyorlar. Üstelik dünya atmosferinin de, evreni gözetlemek için en mükemmel halde bulunuyor oluşu, bir Varlığın hem dünyayı nasıl incelikle konumlandırdığını hem de diğer yarattıklarını gözetlememiz için nasıl bizlere en uygun ortamı bahşettiğini gösteriyor.
Sonraki söyleşi de, en az bir önceki kadar çarpıcı. 20. yüzyılın en önemli 100 kitabından biri seçilen Darwin’ s Black Box / Darwin’in Kara Kutusu’nun yazarı biyokimyager Michael Behe, vücudumuz içerisinde evrim ile açıklanamayacak pek çok biyolojik makinenin dolaştığını anlatıyor. Bunlar öyle karmaşık ve verimli makineler ki, bir benzerlerini insanların yapması hala mümkün değil. Tesadüfi süreçler sonucu oluşmaları ise imkansız… SİTE:www.kitapyurdu.com

3 Nisan 2012 Salı

okumayı bıraktık sanmayın

Okumayı bıraktı bu adam diye düşünmeyin sakın ha.Okumak benim hayatım.OKUDUKLARIMIZ ile hayatta yeni birşeyler duyuyor,hissediyor ve yaşıyoruz.
Bu arada kitap denilince bildiğimiz manada kitapların haricinde nice kitaplar var okumasını bilene; insan bir kitap,kainat bir kitap,eee kainat kitap olunca ciltlerini saymağa kalkışmak sanırım bizi aşar.Vesselam bu kitapları da okumak gerekir değil mi dostlar ?

netten para gündemden düşmüyor

internetten para kazanma yolunda atılan adımlar gittikçe çeşitleniyor.işte bunların anlatıldığı site
htttp://netten-para-kazanmanin-yollari.com