9 Temmuz 2012 Pazartesi

Okumanın Kazandırdıkları

Okumanın Gücü 
 
    Kitap, bilginin insanlar arasında yayılma vasıtası; okuma ise insanın özgürleşmesi, soyut düşünme açısından genişlemesi, sevgiyi bilip yaşaması, doğayı ve varlıkları tanıması, kendini bulması demektir.
    Belki hiçbirimiz şu ana kadar ne tam olarak bir kitap okuyabilmişizdir ne de herhangi bir kitabı yorumlayıp başkalarına tavsiye etmişizdir. Maalesef ülkemizde kitap okuma oranı çok düşük seviyelerde gözüküyor. Japonya`da insanlar tramvayda, trende, otobüste, arabada yani her türlü taşıma aracında elinde bilgi aracı olan kitabı eksik etmezken bizim de ellerimizden spor ve magazin kitap ve dergileri eksik olmuyor.  İşin esefle bakılacak yanı, ülkemizde en çok kitap okuması gereken kişiler gözüyle bakılan üniversite öğrencileri arasında okuma oranı %37,1`dır. Kitaba para vermeyen aydınlarımız bile sigaraya paralar verebilmektedir. İnsanlara kitap okuyup okumadıklarını sorduğumuzda mahcup ve altta kalmamak için genelde şu cevabı verirler:”Boş zamanlarım olsa okuyorum.” Bence bu kitaplara yapılmış bir hakarettir. Kitap eğer boş zamanlarda okunuyorsa boş bir uğraşı olarak görüldüğünden dolayıdır. Yoksa ne diye boş zamanlarında okusun ki? Ve ayrıca boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki dünyayı insansız düşünemediğimiz gibi insanı da kitapsız düşünemeyiz. Çünkü kitap okuma insan için ekmek ve su gibi vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Hele teknolojik gelişmelerin ve her güne yeni bir gelişmenin ve icadın sığdığı bu bilgi ve teknoloji çağında insan buna çok daha fazla gerek duyuyor. Dünyada hızla meydana gelen bu  yeni gelişmelerin ve değişmelerin gerisinde kalmamak için büyük bir gayretle kitaplarla dost olmalı, onlarla haşır neşir olunmalıdır. İnsan ancak okuyunca, baş düşmanı olan cehaletten kurtulabilir ve kendi alanında araştırıcı, bilgili, geniş bakışlı ve çalışkan olarak yeni gelişen değişmelere ayak uydurup başarı ve mutluluğu yakalayabilir. 

    Olaya bir de dini bir pencereden bakacak olursak neden okumamız gerektiğini daha iyi anlarız. Bizler Yüce Yaradanımızın “Oku” hitabından sorumlu tutulduğumuz için okumalıyız. Bu emrin dinimizin ilk emri olması da okumamızın önemini daha da artırıyor. 
    Bundan sonra aklımıza şöyle bir düşünce gelebilir: “Peki okuyalım da ne okuyalım?” Bu da tam yerinde bir soru olur.  Hayvanların dahi yiyeceklerini seçtiği bu hayatta akıl ve irade sahibi olan insan da okuyacağı kitapları seçmelidir. Bu seçimde genel kaide okuyacağı kitapların kendisine faydalı olmasıdır. Çünkü faydasız bilgi çok fenadır ve insanın başına belalar doğurabilir. Önümüze çıkan her kitabı okumaya başlarsak tıpkı önüne gelen her yiyeceği yiyip mide fesadına uğrayan kişi gibi beyin fesadına uğramamız an meselesidir. İnsanın sevdiği, güvendiği büyüklerin tavsiyelerinin yanında milli manevi değerlerimize uygun; bize iyilik, güzellik ve yardımlaşma duygusunu kazandıracak kitaplar başta olmak üzere dikkatle seçtiğimiz her kitabı okuyabiliriz. Tarihini, ecdadını bilmek ancak okumakla olur. Okumayan insan fakir ve tarihsizdir. Tarihsiz bir insan veya toplumun başkalarına benzemesi ve dönüşmesi daha kolay olur. Kendi olmayan, özgür olmayan birey veya toplum edilgendir, bağımlıdır. Thomas Jatferson şöyle der: “Özgür insan, okuyan insandır.” Ayrıca bir gencin bir yandan dünyayı tanımak ve kazanmak için ders çalışırken bir yandan da inandığı dinin güzelliklerini anlatan, öğreten kitapları okuması da pekâlâ doğaldır. 

       Kitap okurken hiçbir zaman bir sınırlama yoktur. Çünkü hayatın dinamiğinde değişim ve gelişim vardır. Ne kadar okursak okuyalım yeni kitaplar ve bilgiler ortaya çıkacaktır. Bu durum bizi aralıksız, hayat boyu bir okumaya sevk edecektir. Devamlı okuyunca yani Balzac`ın deyişiyle çalışmanın, okumanın kölesi olunca bilginin efendisi olmak tertemiz ve güzel bir sonuç ortaya çıkaracaktır.   
      Bizce okumanın faydalarını anlatmaya kalkışmak ciltler dolusu eser vermeye niyet etmek gibidir. Öncelikle her kitabı, her kitap bir ömürdür düşüncesiyle okumalıyız. Yani okuduğumuz kitabın yazarının çoğunlukla hayat tecrübelerinden esinlenilerek yazıldığının şuurunda olarak okumalıyız. Ancak o zaman faydalarını görebiliriz.
     Kitap, insanın yetişmesi ve kültürel birikiminin oluşumunda önemli bir temel taşıdır. Bu yönüyle kitap okuma, eğitici ve geliştiricidir. Okuyan insanın düşünce ve anlama gücü gelişir, güncel meseleleri kolay anlar, olaylara daha objektif bir açıdan bakar, günlük hayatında da etkileme, gözlemleme ve ikna etme becerisini rahatlıkla uygulayarak kişilik tahlillerini yapabilir.
Kitap okuyan insanın bilgi dağarcığı ve kelime hazinesi zenginleşir. Ve insan kelimelerle düşündüğü için kelime hazinesi ne kadar genişse düşünce ufku o derece genişler ve zekâ seviyesi de o nispette artar.
    Kitap okuyan insan sosyal hayatta rahat ve aktif olur, genel kültürü ve başarı düzeyi artar, olayları üç boyutlu olarak ele alıp daha geniş düşünme kabiliyeti kazanır, daha sağlıklı düşüncelere sahip olur, hayata ve tarihe etraflıca bakma imkânı bulur.
 Okul hayatında başarılar ve zaferler kazanır. Kitap okumanın hem sözel hem de sayısal derslere olumlu katkıları olduğu için çok kitap okuyan öğrenci hızlı okuyup anlayarak dakikaların altın değerinde olduğu sınavda diğerlerinden daha başarılı olacaktır. 

    Bir Mısır atasözü şöyledir: “Güçlü olmak istersen, söz ustası ol.” Çünkü sınırlarda çarpışanlar, mücadele edenler artık silah, mermi değil bilgidir. Bu yüzden kendi alanında güçlü, sözü geçen, tek adres, otoriter, bir numara olmanın birinci temel şartı söz ustası ve bilgi sahibi olmaktır. Bunun şartı ise daima kitap okumadır. Yine bir düşünür şöyle der: “Dünyayı yöneten; kalem, mürekkep ve kâğıttır. Ve kişi, insanlar arasında kendisini hiç terk etmeyecek asil bir konumunun olmasını istiyorsa muhakkak okumalıdır” Yani bireyin işinde bir numara olmasının şartı okumaktır. İster öğrenci olsun, ister memur, ister esnaf, ister işçi, isterse de cumhurbaşkanı olsun; bu herkes için değişmez bir kuraldır. Medeniyetin kaynağı kültür, kültürün kaynağı ise bilgidir. Bilgi de ancak kitap ile olur. Ve şu da hiçbir zaman unutulmamalıdır ki dünya şuan hakikaten kalem, mürekkep ve kâğıtla yönetiliyor. Yani kendini kitapla yetiştirmiş ve çalışkan bireyler, toplumlar ve milletler tarafından yönetiliyor.
    Okumayı okul ve meslek kitabı çerçevesinde görüp orda sınırlayanlar ve bunun dışındaki bilgilere beyin kapılarını kapayan insanlar kısa süre sonra kabuk bağlar ve çürümeye mahkûm olur. Ve beyni kabuk bağlayan birinin de bunu yenilemesinin sırrı ise kitaplarla haşır neşir olmaktan geçer.
İnsanda öyle bir öğrenme ve bilme potansiyeli vardır ki dünyadaki hiçbir şeyle kıyaslanamaz.  Hz. Ali şöyle der:” Yemek yedikçe mide genişler fakat bilgi(kitap okuma) böyle değildir. İnsanın hafızası balon gibidir, dolduruldukça genişler.” İlim sonsuzluğunu burada gösteriyor işte. Başarılı olmanın temel etkeni özellikle geçmişteki ve şimdiki insanların tecrübelerinden yararlanarak onların düştüğü hata ve tuzaklara düşmemek ve başlanılan işe onların tecrübeleriyle girmektir. Böyle yapmanın tek yolu ise onların hayatlarını okuyup öğrenmektir. Ancak böyle amacımıza ulaşabiliriz. 

    Bilim, sanat, düşünce ve kültür dünyamıza belirli bir okulu bitirmeyip özöğrenim denilen yöntemle kendilerini yetiştirerek hakettikleri yerlere gelebilmiş kişiler vardır. Bunlar bu bilgi, saygınlık ve tecrübelerini okuma sevgisi sayesinde okudukları kitaplara borçludurlar. Edison ve Einstein üniversite mezunu değillerdi. Ama okudukları kitaplar sayesinde kendilerini tanıdılar ve hangi dalda kabiliyetli olduklarını keşfedip başarılı oldular. Y. Sultan Selim`in Mısır seferine giderken onlarca katır yükü kitabı yolculuğunda okuyup bitirdiğini düşünürsek Osmanlı Devleti`nin neden bu kadar ayakta kalabildiğini iyice anlarız. Ve bunun gibi tarihe adını yazan sayısız düşünür, sanatkâr, bilim adamı ve devlet adamı örnekleri vardır. Son olarak 20. yy` da yaşamış bir düşünürün düşüncesi bize kitap okumanın büyüsünü net olarak gösterecektir. Aynen şöyle diyor:” Eğer elimde olsaydı oturup icat(lar) yapardım. Kitap okuyup o yeni bilgileri uygulamaktan vakit kalmıyor.” İşte böyle bir düşünce ancak bir kitap aşığından çıkabilir değil mi?

     Sonuç olarak diyebiliriz ki bu teknoloji ve bilgi çağındaki gelişme ve değişmelerden habersiz kalmayıp güçlü olmak için her zaman ve her alanda yükselmek için muhakkak ama muhakkak  okumalıyız.  

5 Temmuz 2012 Perşembe

Okuma Alışkanlığımızın Durumu


Türkiye'de Okuma Alışkanlığı

Okuma alışkanlığına yeni bir anlayış getirmek amacındaysak, öncelikle Türkiye’deki okuma alışkanlığı ne durumda ona bir göz atalım. Şimdiden söyleyeyim, okuma karnemiz kırıklarla dolu!
Önce rakamlar konuşsun: *
- Ülkemiz okuma konusunda pek çok Afrika ülkesinden de geri kalmış durumda…
- Japonya’da toplumun % 14’ü,
- Amerika’da %12’ si,
- İngiltere ve Fransa’da % 21’i düzenli kitap okur iken,
- Türkiye’de durum % 0, 01 yani on binde bir…
- Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’nda kitap okuma oranında Türkiye; Malezya, Libya ve Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. sırada…
- Bir Japon, bir yılda ortalama 25 kitap okuyor. Türkiye’de 6 kişiye yılda 1 bir kitap düşüyor…

Okuma karnemiz de şöyle:
- Eğitim-Sen’in bir araştırmasına göre, öğretmenlerin yüzde 8’i hiç kitap okumuyor. Yüzde 39’u ise bu konuda bilgi vermek istemiyor. Yüzde 28’i ayda bir kitap alıyor.
Yeni nesilleri yetiştirmek için kendilerine sonsuz güven duyduğumuz öğretmenlerimizin %8’inin hiç kitap okumaması beklenmedik bir şey değil mi? Öğretmenlerimiz bunu yapıyorsa, öğrencilerimize ne diyebiliriz ki? Öğretmenlerimizin %8’i hiç elini taşın altına koymazken, Trabzon Valisi Nuri Okutan’ın başlattığı, “20 dakika kitap oku” uygulamasını ayakta alkışlamak gerekiyor.
- Ülkemizde 10 bin kişiden 3 kişi yılda 10 ve üzerinde kitap okuyorsa kitap kurdu sayılıyor. (Yorumsuz…)
- Bağımsız Eğitimciler Sendikası’ndan yapılan açıklamaya göre, kitap okuma oranının %4,5 olduğu Türkiye’de, yılda sadece 23 milyon adet kitap basılıyor. Japonya’da ise bir yılda basılan kitap adedi 4 milyar 200 milyon. AB ülkelerinde yıllık kitap harcaması 500 dolarken Türkiye’de bu rakam 2 dolar düzeyinde seyrediyor.
- Gazi Üniversitesi’ndeki 1915 öğretim üyesiyle yapılan araştırmaya göre, öğretim üyelerinin %21.9′u sadece akademik yayın okuyor. Yüzde 56,2’si ayda 1-2 kitap okuyor.

Çocuk Vakfı Çocuk Edebiyatı Okulu, 8 Eylül Temel Okur Yazarlık günü nedeniyle Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı Karnesi isimli bir çalışma hazırlamış. Hazırlanan çalışmayla Türkiye’nin okuma haritası ortaya çıkmış. Araştırmaya göre, nüfusun yüzde 88′i okuryazar. Diğer çarpıcı sonuçlar şöyle :
- Türkiye’de çocuklar okuma becerileri açısından 35 ülke arasında 28.
- İhtiyaç maddeleri sıralamasında kitap 235. sırada
- Türkiye’de öğrencilerin sadece yüzde 19′u 25′ten fazla kitaba sahip.
- Türkiye’de kitaba yılda harcanan para 45 sent.
- Kütüphaneye gidenlerin sadece yüzde 8′i kitap okumaya gidiyor.
- Öğretmenlerin yüzde 33.4′ü düzenli kitap okuyor.
- Anne baba çaba harcamıyor
- Sadece dört anne babadan biri çocuklarının okuma alışkanlığını geliştirmek için çaba harcıyor.
- En çok basılan yerli beş kitap : Keloğlan Masalları, Nasrettin Hoca Fıkraları, Türk Masalları, Dede Korkut Hikâyeleri, Ömer Seyfettin’in Hikâyeleri.
- En çok basılan yabancı kitaplar La Fontaine Fablları , Ezop Masalları, Andersen Masalları, Çocuk Kalbi…

RTÜK’ün açıklamasına göre, Türkiye, dünyada televizyon izleme rekorunu kırdı! Türkiye’de bir yetişkin günde 5 saatini, çocuklar ise 3 saatini televizyon karşısında geçiriyor. Bunu yaparken, yetişkinler günde 50 sayfa, çocuklar da 30 sayfa kitap okusalar sizce de bir şeyler daha da güzel olmaz mı? En basitinden, okudukça kelime dağarcığı gelişeceği için, okurların düşünme yetisi de aynı yönde gelişecektir. Toplum içerisinde daha çok kavramla düşünme, farklı boyutları da görebilme ile sağlıklı bireylere sahip olunacaktır. Bunları düşünen insan, aptal kutusuna da bu denli bağımlı olmayacaktır.
Araştırmak, bilgi sahibi olmak gibisi yoktur kanımca. Çünkü bilgi güçtür ve güçlü olan kazanır. Toplumumuzda düşünmeyi beyinle değil, kulakla yapıyoruz. Araştırmadan, farklı kaynakları taramadan duyduğumuzu olduğu gibi kabul ediyor, hatta kanıksıyoruz. Üstelik bu “kuru düşünceyi” tamamen gerçekmiş ve doğruymuş gibi de –araştırmadığımız halde- etrafımıza yaymaya çalışıyoruz. Yorumlayamayan, çözümleyemeyen, sentez yapamayan, doğruyu-yanlışı bilmeden karar verebilen, eleştiri yeteneğinden yoksun bir toplumdan daha tehlikeli ne olabilir?
Amerika’da düzenli kitap okuyanların oranı %12 imiş. Ben de bu yaz New York’ta katıldığım yaz kampında yaşları 5 ile 17 arasında değişen çocukların, oyunlardan sonra 10’ar dakikalık aralarda bile, kitap okuduklarına şahit oldum. Şehir merkezinden yaklaşık 20–25 km uzakta bile, birkaç günde bir yeni kitap sipariş etmeleri de beni şaşırtmıştı. Bizdeki durum bu olaydan ne kadar farklı değil mi?
Kitap okumanın; yorumlamayı, düşünmeyi ve eleştiri yapmayı geliştirme gibi faydalarının yanında, saymakla bitiremeyeceğimiz pek çok faydasının olduğunu biliyoruz.
Anne-babalar, öğretmenler, ağabeyler, ablalar, “büyükler” olarak bize düşen görev açıktır: Bol bol okuyalım, okutalım! Kitap okumamak için türlü bahanelere başvurmaktan kaçınalım. Kitap okumanın gerekliliğini kavrayıp, gereken hassasiyeti gösterelim. Okuyan bireyler olalım. Okuyan bireyler olarak, topluma daha faydalı hâle gelelim. Unutmayalım ki: Sağlıklı nesiller kitap okumayla yetişir!

Deneme yazısı

3 Temmuz 2012 Salı

Okumak Caillou

Caillou Kitap Okuyor...


Kitap Okumaya Başlamak

Bir kardeşimiz kitap okumaya nasıl başlayabilirsiniz diyerek güzel bir çekim yapmış izleyelim......


Karagöz ve Hacivatça Okuma

Hadi bana okuma öğret!!!


Okumak Çocuk Gözüyle


Kitap Okumanın Güzelliği

Okumak En Güzel Erdemdir


Kitap Okumak Ödüldür Ceza Değil


Okumak Ve Anlamak

Kitap okuma alışkanlığı, insanlık tarihinin ayrılmaz bir parçası olarak süregelmiştir. Tarihte büyük işler yapmış, milletlere yön vermiş kişilerin çok kitap okuduklarını ve büyüklüklerini bir yerde kitap okumaya borçlu olduklarını görüyoruz.
Kitap bilginin ve tecrübenin toplandığı, insanların gelişmelerinin ve yeniliklerinin biriktirildiği bir kilitsiz kumbaradır. Bu kumbaradan istifade etmemiz için açıp içindeki bilgileri kullanmamız gerekmektedir.
Tarihte büyük işler başarmış insanlar işte bu kumbaradan çok iyi istifade etmiş. İçindeki bilgileri çok iyi kullanmış ve geliştirmişlerdir.
Medeniyetlerin kurulmasında ve büyümesinde en önemli şey bilgidir, kitaptır. Yani kitaba verilen değerdir. Bir ülkenin insanları ne kadar çok kitap okuyorsa medeniyete katkıları ve gelişmişlik düzeyleri de ona göredir. 
Osmanlının büyümesinde Osman bey ne kadar önemli ise Edebali’de o kadar önemlidir.
Selçuklunun kurulmasında Alparslan ne kadar önemli ise Nizamül Mülk de o kadar önemlidir.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi sadece bir gencin macerası sonucu olmamıştır. O aynı zamanda sabahlara kadar kitap okuyor ve gündüzleri de bir o kadar kitap okuyordu.
Yavuz Sultan Selim’i yavuz yapan sadece cesareti değil, onun kitaplarla olan diyalogunun da çok iyi olmasında aranmalıdır.
Mustafa Kemal Atatürk siyasi ve askeri dehasını harp meydanlarında dahi kitap okuyacak kadar kitap sevgisine borçludur. Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devleti kurmak ve dünya devletlerinin gözü önünde böylesine büyük savaşları vererek kazanmak çokta kolay bir şey değildir.
Almanya gibi Japonya gibi devletlerin ikinci dünya savaşında yerle bir olduğunu ancak günümüzde ekonomik ve sosyal yönden bizden daha iyi durumda olmasının açıklanabilir bir tek özellikleri vardır. O da çok iyi bir kitap okuru olmalarıdır. Japonya’da ayakta kitap okumanın bile bir adı vardır ve bu sözlüğe geçmiştir. “taşiyomi” diye.
40 ülke arasında yapılan bir araştırmada ülke insanların günlük okuma oranlarını araştırmışlar. Sonuç bizim açımızdan çok kötüdür. Araştırmaya göre Almanya 24 dakika ile birinci gelirken aynı sıralamada Türkiye’deki oranın 12 saniye olduğu görülmüştür. Hatta Almanya’da kişi başı günlük okuma süresi 18 dakikaya düştüğünde Alman Devleti okuma seferberliği ilan etmiştir.
Adını duyduğumuz, hayran hayran biyografilerini okuduğumuz ilim adamlarının da çok okuyan insanların kitaplardan örülü dünyalarını görüyoruz. 
Yemek davetini dahi kitap okumama engel olur diye kabul etmek istemeyen, ancak yemek sofrasının kenarına rahle konulması ve kitap okumasına karışılmaması durumunda gelebileceğini ifade eden ilim adamlarının kitaba olan bağlılığını okuduğumuzda bizim ne kadar az okuduğumuzu ve kitaptan ne kadar ayrı yaşayan bir millet olduğumuzu görünce insanın üzülmemesi elde değil.
Gerçek şudur ki, millet olarak gerçekten bir şeyler yapmak ve devletimizi daha ileriye götürmek, birey olarak daha iyi bir ortamda yaşamak istiyorsak kitaplarla dostluğumuzu geliştirerek sımsıkı bir bağ kurmamız gerekmektedir.


Alıntı

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Okudukça Çözülür Yumak

Okumak, okumak, okumak… Okudukça çözülür yumak. Okumak üzerine çok yazılar yazıldı, yazılıyor, yazılacak; fakat şu da var ki, önemli olduğunu kabul ettiğimiz konuları tekrar tekrar gündeme getirip söylemek gerekir. Çünkü insan nisyan ile ma’luldur. Unutmaya yatkın bir varlıktır. Bu yazı da bu düşünceyle kaleme alınmıştır.


        İnsanoğlu aklıyla, düşüncesiyle mevcuttur bu dünyada. Descartes’in dediği gibi: ‘ Düşünüyorum, öyleyse varım.’ Bu sözün mefhumu muhalifi şudur: Düşünmüyorsam, o halde yokum, yaşamıyorum.’ İnsan düşündükçe, aklettikçe var olacaktır, varlığını hissettirecektir çevresine.Düşünce de ancak okumayla mümkündür.Zaten bu yönü de insanı diğer canlılardan ayirir.

        Okuyan insan düşünür, düşünen insan da yeni fikirler üretir, yani üretkendir.
Üreten insan da toplumun, ülkenin gelişmesi için aranan insandır. Okuyan insan meyve veren ağaca benzer, üretkenlik yönüyle; okumayan insanı ise ota benzetebiliriz, meyve vermediği için.
       Okumak için öncelikle okumanın bir ihtiyaç olduğunu, hayatımızda hava kadar su kadar önemli olduğunu bilmemiz gerek. Nasıl ki aç olan birisi açlığını hissettiği için yemek yer, öyle de okumak için kişinin manevi açlığını, düşünce kısırlığını hissetmesi gerekir.
      ‘Öğrenmek için değil, yaşamak için okuyorum.’  Diyor Flaubert. Demek ki okumaktan maksat yaşamak. Okumak, düşünmek; düşünmek, hakikate ulaşmak demektir. O zaman okumuyorsak yaşadığımızdan söz edebilir miyiz? Bu soruyu kendimize sormalı ve kendimizi sorgulamalıyız.
       Bir Japon şiirinde okumanın değeri şöyle anlatılmaktadır:
       Elmas bile işlenmezse
       Gösteremez cevherini
       İnsan da böyledir
       Ancak okursa gösterebilir
       Gerçek değerini.
     Yazımızı okuma ve kitapla ilgili güzel sözlerle noktalayalım:
-Okumayı sevmek, hayatta can sıkıcı saatleri en güzel saatlerle değiştirmektir.(Montesque)
-Okuma ruhu yüceltir.( Voltaire)
-Okumak, insana olgunluk, konuşmada canlılık, yazmada açıklık verir.(Bacon)
-Kitapsız büyüyen çocuk, susuz yetişen ağaca benzer.(Çin atasözü)
-Kitapları seviyor musunuz, ömrünüz boyunca mesutsunuz demektir.(Claretie) 


30 Haziran 2012 Cumartesi

Kitaba Dair Tavsiyeler


 Kitaba Dair

Çocuklar İçin Hızlı Okuma kitabı, Türkiye'de bu alanda yazılan ilk kitap...Çocukların kolaylıkla öğrenebileceği bir teknikte hazırlandı. Renkli ve resimli alıştırmalar sayesinde çocukların eğlenerek öğrenmesi, uygulamalı alıştırmalar ve çocuklara özgü kişisel gelişim öyküleriyle de anladıklarını pekiştirmeleri amaçlandı.Bilginin çok sık güncellendiği günümüzde elinizdeki kitap sayesinde daha çocukken zamanınızı yönetmeyi, dikkatli ve hızlı okumayı öğreneceksiniz.Çocuklar anlayarak hızlı okumaya başladıklarında, bir bakışta gördükleri kelime sayısı artar. Bu da özellikle SBS gibi çoktan seçmeli sınavlarda, soruların bütün olarak algılanmamı sağlar. Sınavları kısa sürede bitirip cevapları kontrol etmeye zaman kazandırır. Yazılardaki düşünce şemasını kısa sürede çözmeyi sağladığından odaklanma ve konsantrasyonu artırır.Anlayarak hızlı okuma sayesinde hayatınıza zaman kalır! 

Kitap Okumanın Kazandırdıkları

Kitap Okuma Bize Ne Kazandırır ?

1-Yetkin kitaplar, sessiz öğretmenlerdir. Kitap okuma, bir ilaçtır.
2-Kitap okuma, hayatı sevdirir. İnsana yaşama sevinci
verir.
3-Seçkin kitap okuma, düşünceleri olgunlaştırır.
Joineriana:”Kitaplar da dost gibi az, fakat iyi seçilmiş olmalıdır.”der. Nitelikli kitap okuma; düşünceyi besleyen, geliştiren ve çabuklaştıran ana kaynaklardan biridir.
4-Kitap okuma, stresi azaltır.
5-Kitap okuma, zihni açar, beyni hantallıktan kurtarır.
6-Kitap okuma; doğayı, toplumu anlama ve yorumlama yeteneği sağlar.
7-Kitap okuma, bizi pek çok yönden yetkinleştirir.
8-Kitap okuyanın güvenilir bir çevresi oluşur.
9-Bilgi dağarcığımızı ve kelime hazinemizi zenginleştirir.
10-Anlama gücümüzü, konuşma ve yazma yeteneğimizi kuvvetlendirir.
11-Genel kültürümüzü artırır. Etkin ve etkili bir insan olmanın yollarını açar. Hayal gücümüzü geliştirir
12-Meslek hayatımızdaki başarı düzeyimizi yükseltir.
13-Dünyaya bakış açımızı değiştirir. Toplumsal ilişkilerimizin kalitesini artırır.
14-0kul hayatındaki başarıları pekiştirir.
15-Okumak, haz duymaya, zihnimizi süslemeye, karar verme yeteneklerimizi geliştirmeye yarar. İnsanı olgunlaştırır, erdemli kılar.





OKUYAN İNSAN DAHA BİLGİLİ VE ELBETTE DAHA BAŞARILI OLUR
    Bilgi ve bilişim çağında yaşıyoruz. Başarının en önemli kaynağı bilgidir.Bacon: ‘Bilgi, güçtür.’ der. Başarılı yazarlar, ömürlerinin yarısını okuyarak geçirmişlerdir. Hayatta başarılı ve mutlu olmak için okuma alışkanlığı edinmemiz gerekir. Kahvelerde, meyhanelerde vakit öldüren insanların çoğu, okuma alışkanlığı edinememiş kimselerdir.
    Voltaire: ‘Okuma, ruhu yüceltir.’ demiş. “Güneş dünyayı, kitap insanları aydınlatır. Çocukları kitapla beslemeyen ulusların sonu acıdır.”
    Dilimiz, edebiyat üstatlarının eserlerini okumakla zenginleşir. Büyük yazarların eserlerini mutlaka okumalıyız. Bu sayede hem düşüncelerimiz gelişir, hem de ifade yeteneğimiz güzelleşir.
    Okumayan insan, zihnini çalıştırmıyor, fikir jimnastiği yapmıyor demektir. Bir kitap veya yazı okuduğumuz zaman, onu kaleme alan yazarla sohbete dalmış oluruz.  

    Okuduğumuz metin, bize yazarın düşüncelerini söyler; biz de o fikirleri zihnimizde tartarız, kabul veya reddederiz ki böylece biz de düşünmeye başlarız.
     Okuma, düşünceyi besleyip düşünme yeteneğimizi geliştirir ve kelime hazinemizi genişletir. Okuma sayesinde konuşma yeteneğimiz gelişir, düzgün ve güzel konuşur, güzel yazar hale geliriz.
    Okuma gaye değil, araçtır. Okumanın sonunda insan bilgi edinmeli, faydalı şeyler öğrenmelidir. Okuduğumuz metin tarih ise günümüze ışık tutmalıdır; ahlak kitabı okuyorsak davranışlarımız düzelmelidir. Okuduğumuz bilgilerden faydalanmalıyız ve onları hayata uygulamalıyız; aksi halde, marangozluk kitabı okuduğu halde hiçbir şey yapamayan adama benzeriz.
    Goethe: “Okumayı öğrenme, sanatların en gücüdür.” der. Gerçekten de okuma alışkanlığı edinebilmek çok zordur. Hele televizyonların insanı haber, film, şov bombardımanına tuttuğu, bilişim çağının en büyük zaman hırsızı internetin  çok yaygınlaştığı günümüzde okuyabilmek, sanatların en zorudur, fakat en güzelidir. 

TV seyreden, bilgisayar başında vakit öldüren insan pasiftir; resimler, yazılar süratle gözünün önünden geçer ve düşünmek için vakit bulamaz. Kitap öyle değildir; istediğiniz yerde okumayı bırakıp okuduklarınız üzerine düşünebilirsiniz.
    Okumak, insan için en kolay ve en etkili öğrenme yoludur. Gelişmiş ülke toplumları, sahip oldukları bilgilerin % 60’ ını bu yolu kullanarak edinmişlerdir. Geri kalmış toplumların karşılaştıkları sorunların birçoğunun kaynağında ise eğitimsizlik yer almaktadır. Geri kalmış toplumlarda kişiler okuyarak geçirebilecekleri zamanı çoğunlukla yararsız işlerle harcamaktadırlar.
    Kitapla yetişen nesiller başarı dolu ve iyi yetişmiş olacaktır. Okuma sayesinde kendisini yetiştirmiş bireylerin günlük sohbetleri bile farklıdır. Kitap okumanın, sınav başarısında yadsınmaz bir katkısı vardır. Kitap okuyan ve okuduklarını iyi değerlendirebilen öğrenciler, diğer öğrencilere göre çok daha başarılı olmaktadırlar.
    Kitap okumanın zihinsel gelişmeye katkısı,  anne karnında başlar. Anne karnındaki bebek, 6. ya da 7.aydan itibaren dış dünyayı işitebilir.Anneler, yüksek sesle kitap okurken, çocuklar, onları dinler. Kendisine kitap okunan çocukların dil gelişimi sağlıklı olmaktadır. Kitap okunan ve kitap okuyan çocukların düşünceleri, diğer çocuklara göre çok daha zengin olur. Kitap okuyan çocukların iletişim kapasiteleri artmaktadır. Okuma, çocuğun kelime hazinesini de arttırmaktadır.Tüm bu nedenlerle, çocuklarımıza mutlaka okuma alışkanlığı kazandırmalıyız. Bunun için uygulanabilir öneriler şunlardır:
    En iyi okuma,  önek olmaktır:Çocuğumuz, bizi ve diğer aile bireylerini, kitap okurken mutlaka görmelidir.
    Evimizde güzel kitaplar üzerine sohbetler eksik olmamalıdır.
     Çocuklarımıza, her fırsatta, seviyelerine uygun kitaplar hediye etmeye çalışmalıyız.
     Çocuklarımızın evde mutlaka bir kitaplığı olmalıdır. Çocuklarımızı, kitap seçimi ve kütüphane oluşturma konusunda yönlendirmeliyiz.
    Çocuklarımızı, olanaklar ölçüsünde kitap fuarlarına, yazarların imza günlerine götürmeliyiz. Çocuklarımızın yazarlarla konuşmasına, iletişim kurmasına olanak tanımalıyız.

    Yazmak, okumayı destekleyici bir etkinliktir. Onun için, çocuklarımızı, yazma etkinliklerine yöneltelim. Çocuklarımızın; anı defteri, kitap tanıtım defteri, şiir defteri...tutmalarını özendirelim.
    Çocuklarımızın internette, televizyonlarda kitap üzerine üretilen güzel düşünceleri, eğitici programları izlemelerine fırsat verelim.
    *Çocuklarımızı, arada sırada kütüphaneye götürmeyi; onların, kitaplar dünyasından yararlanmalarını ihmal etmeyelim. Şu özdeyişleri  asla unutmayalım:”Kitapsız yetişen çocuk, susuz büyüyen ağaca benzer.”Kitapsız hayat, kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır.”

Kitap Okuma Yolları

Muğla'dan kitapseverler adına sevindirici, toplumsal bilinç adına umut verici çok güzel bir fotoğraf...
Kitap okumayı teşvik edici böyle gönüllülük hareketleri, eğitim ve kültür adına gerçekten çok iyi...

Teşekkür ediyoruz..!

17 Haziran 2012 Pazar

Okumak Denilince....



* Kitaplarım, bana yetecek kadar büyük bir krallıktır.
(Shakespeare)
* Yabani uluslar dışında her ülke kitaplar tarafından yönetilir.
(Voltaire)
* İyi seçilmiş kitapları okumak, geçmiş yüzyılların seçkin zekâlarıyla önceden düzenlenmiş bir konuşmaya katılmak gibidir.
(Descartes)
* Elime biraz para geçerse kitap alırım. Eğer birkaç kuruş artarsa onunla da yiyecek ve giyecek alırım.
(Emerson)
* Okuma hevesimi dünyanın bütün hazinelerine değişmem.
(Gibbon)
* Dünyada en gerçek ve en sadık dostumuz kitaptır.
(Prof.Süheyl Ünver)
* Mümkün olsaydı, her karış toprağa, buğday eker gibi kitap ekerdim.
(Horace Mann)
* Okumak, kurtulma, özgür olma gücü kazandırır. Okumayanlar, dar çevrelerinin kısır düşünceleri, gelenek ve göreneklerin yetersizlikleri içinde kapalıdır. Okumayı sevenler, yerlerde sürünmezler, bir kanat vuruşuyla evrensel düşüncelerin mutlu iklimine yükselirler. İnsanlığın en yüce kişilerinden meydana gelmiş bir toplum içinde yaşarlar.
(Payot)
* Kitap, dersini her zaman tekrarlayan hazır bir öğretmendir.
( M.Proust)


* Uygarlık yapısının temeli kitaptır.
* Kitapsız büyüyen çocuk, susuz ağaca benzer.
* Kitaplar hiç aldatmayan dostlardır.
* Bir insanın değeri okuduğu kitaplarla belli olur.
* Kitap aklın ilacıdır.
* Kitapsız yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamaktır.
* Beden eğitimi vücut için ne ise, okumak da beyin için odur.
* Kitap sevgisi, sevgilerin en güzelidir.
* Hiçbir şey, iyi bir kitap kadar keyif vermez, heyecanlandırmaz, ilham vermez, teşvik etmez, eğitmez, büyülemez veya eğlendirmez.

* Kitaplar da dostlar gibi iyi seçilmelidir.
* Kitap akıl öğreten bir dosttur.
* Okumanın yaşı olmaz.
* Kitaplar bilgi hazineleridir.
* Kitaplar ebedi kalan dostlardır.
* Hiç bir gemi, bizi bir kitap kadar uzaklara götüremez.
* Hiçbir eğlence okumak kadar ucuz, hiçbir zevk de okumak kadar kalıcı olamaz.
* Kitap, imbikten süzülmüş hayattır.
* Kitap, hiç aldatmayan bir arkadaştır.
* Bilgin unutmuş, kitap unutmamış.
* En eski kitaplar bile, onları okumamış kişiler için yenidir.
* Kitabı dolaba değil, kafana koy.
* Bir insanın değeri, kitaplarına eşittir.

Alıntı

Düzgün Okumayınca Düzgün Konuşmayı Unutan Neslimiz!!!

 Okumaktan mahrum insanımızın konuşma  konusunda düştüğü garabet durumu anlatan içler acısı bir yazıyı paylaşıyoruz sizlerle;

 Teknolojinin gelişimi ve iletişim araçlarının baş döndürücü bir hızla geçirdiği evrim, her dili olduğu gibi Türkçeyi de etkisi altına aldı. 

Üreten ve adını koyanlar, üretemeyen ve adını koyamayanlara galebe çaldı. Üretemezseniz üretenlerin malını alır ve onların adlandırdığı şekilde kabul edersiniz. Ama dil bilinci ile davranıp dilimize henüz girmekte iken karşılığını bulursanız bir nebze olsun üretememekten doğan açığı kapatma yolunda bir adım atmış olursunuz. Tabi mesele sadece üretemememe meselesi değil. Daha büyük bir sorun var: Özenti ve yabancı dille eğitim. İngilizce bir fiile etmek yardımcı fiili ekleniveriyor ve karşımıza Türkingilizce kırma bir dil çıkıveriyor. Bakın gençlerimiz nasıl konuşuyor:

Hangi evınta akıyoruz?!!
Ortamdan disconneckt olalım!!!
Extrem tenakuzlar içindeyim!!!
Sevginin kuant altı korsal bir yapısı var, partiküler bir yapı…
Tamam ben simdi o emaili reply ediyorum...
Bu mağazayı hazırlarken daha iyi bir display elde etmek için genelde blue tonlarını tercih ettik...Bu sayede customerlarımızın daha hoş bir ortamda alış veriş yapmalarına olanak sağladık...(CNN Türk’te bir mağaza tanıtılıyor.)
Biz boyfrendimle ekşın filmlerini izliyoruz. (Aysun Kayacı’dan duymuştum bu cümleyi.)
Ben bunları gecen derste mention etmistim, sen yine kitaptan şu chapterları bi check et ...." (Öğretmen, derste bu cümleyi kuruyor.)
Yivrençsiaaan…
Deearmişimm…
Ayy cittan yaaane…
Lütfaaan… (evet e değil a ile ve uzatarak)
Hadi papaaay…
Ay inanmiyoroaamm…
Kafe grandda branç yapalım maaa.
Süper manyak olmuşsun yaaa. (Güzel olmuşsun demek istiyor)
Döncem ben sana. (Nereye, nerede neden dönüyorsun, ben seni sonra arayacağım’a ne oldu?)
Omaar, benim kahvem geldiiaa. Bana kahve aal. (Kahve içmek istediğini anlatmak istiyor.)
Ne oluyoruz felan oldum yaaane.
Yani bütün e’ler a; ö’ler o; ü’ler u; a’lar e; o’lar oa; u’lar ı; ı’lar ıa oluyor. Gençler buna Tiki Dili ve Edebiyatı diyorlar, ya da ciksoloji.


            50 yıl kadar kısa bir süre içinde Türkçe’nin geçirdiği evrimi anlatan aşağıdaki yazı da geçenlerde elektronik postama geldi. İşte yıllara göre Türkçe:


 Yıl: 1965
"Karşımda âniden belirince ziyâdesiyle şaşırıverdim. O vakit nasıl bir edâ takınacağıma karar vermekte bir hayli güçlük çektim. Vecde geldiğime hüküm getirdim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi hissettim. Sîmâsında beni fevkalâde huzurâ erdiren bir tebessüm var idi. Giyeceklerimi usulca toparlayıp, emin bir ses ile 'Akşam-ı şerifleriniz hayırlı olsun.' deyiverdim."

Yıl: 1975
"Karşıma birdenbire çıktığında olağanca şaşkınlığımla durakaldım. Sonuç itibâriyle ne yapacağıma hüküm veremedim, heyecânım dolayısıyla ellerim, ayaklarım titremeye başladı. Lâkin kısa bir zaman sonra kendime gelir gibi oldum. Yüzünde beni şenlendiren bir edâ vardı. Kendime çeki düzen verdim, kendinden emin bir ses ile 'Hayırlı akşamlar.' dedim."

Yıl: 1985
"Karşıma o anda çıkıverince çok şaşırdım. Ne yapacağımı kararlaştıramadım, heyecandan ellerim titredi. Biraz vakit sonra düzelir gibi oldum, yüzünde hayli rahatlatıcı bir tavır vardı. Üstüme çeki düzen verdikten sonra, kendinden emin bir ses ile 'İyi akşamlar efendim.' dedim."

Yıl: 1995
"Karşıma çıktığı anda donakaldım. Çok fenâ oldum yâni. 'Bu iş bizi bozmasın?' dedim kendi kendime. Ama sonra baktım o da bana bakıyor, dedim bu iş tamam. Kızı tavlamak için ayaklandım, artistik bir ses tonuyla 'selâm' dedim."

Yıl: 2005
"Olm onu karşımda görünce oha, çüş falan oldum yâni. Bu iş olmaz dedim, yanarız sonra. Sonra baktım o da beni kesiyor, dedim bu iş ok. Git oğlum yanına dedim, bu çıtır senin. Kuul ve presentabl bir şekilde 'Selam yavru ne iş?' dedim sonra. Öyle işte."

Yıl: 2015
"Ven ay vaz si hör, bende var veri veri heyecan yâni öyle işte birden. Off, ay dont nov yaa. Ama o da bana öyle bi bakış fırlattı ki, dedim âşık len bu beybi. Sonra dedim 'Hay beybi. Hav ar yu?'"


Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum ki, kendi benliklerini koruyamayan milletler yok olmaya mahkûmdur. Dilinizi koruyamazsanız, kültürünüzü, sizi siz yapan öğeleri unutursanız, sizi bir arada tutan, koruyan öğeleri de kaybetmiş olursunuz. Fransa’da dil polisi varken, Almanlar dillerinin yapısı Türkçe kadar kelime türetmeye uygun olmadığı halde, yeter ki Almanca sözcük olsun deyip neredeyse bir satır uzunluğunda sözcükler yaparken bizdeki bu gönüllü boyun eğiş ve mankurtlaşma neden?

12 Haziran 2012 Salı

Sessiz Kitap Okuma Eylemi



Sakarya’da Özel ENKA Okulları bu yıl 4. Kez düzenlenen Sessiz Okuma Eylemi’ni Kentpark’ta gerçekleştirdi.

 


Altıyüzden fazla kitabın okuyuculara dağıtıldığı eylemde, birçok ülke ve şehir gezmiş kitap okumayla ilgili fotoğraf sergisi de büyük ilgi gördü. Güzel havayı da fırsat bilerek Kentpark’a akın eden vatandaşlar, eyleme büyük ilgi gösterdi.

Adapazarı Özel ENKA Okulları etkinlik ile ilgili yaptıkları açıklamada, "Yapılan araştırmalar gösteriyor ki kitap Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235. sırada. Bir başka önemli araştırma sonucuna göre Japonya’da toplumun yüzde 14’ü, ABD’de yüzde 12’si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21’i düzenli kitap okurken, bizim ülkemizde sadece on binde bir kişi kitap okuyor. Bu eylemdeki amacımız, olanak bulduğumuz her noktada; parkta, otobüste, trende, kafede alışkanlık haline getirdiğimiz bu davranışı sergileyerek okumanın mekanının olmadığı algısını oluşturulmasına katkıda bulunmaktır. Eylemimiz, bundan önceki yıllarda şehrin gözde alışveriş merkezleri ve parklarında can bulmuş, halkımızın dikkatini çekmeyi başarmıştı. Bu yılda Kentpark’ta, okulumuz öğrencileri, öğrenci velileri, öğretmenleri, Milli Eğitime bağlı Adapazarı genelinde eğitim veren okulların öğrencileri, öğretmenleri ve öğrenci velileri, Sakarya Üniversitesi öğrencileri, Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki meslek kursları kursiyerleri, Toplum Gönüllüleri Vakfı gönüllüleri ve o gün Kentpark’ta bulunan tüm Sakarya halkının katılımıyla gerçekleştirildi.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası’nın çaldığı keyifli müzik eşliğinde sadece sessiz okuma yaparak gerçekleştirdiğimiz Sessiz Okuma Eylemi’ne, destek veren, oluşturulmak istenen toplumsal bilince katkıda bulunan herkese teşekkür ederiz" sözlerine yer verildi.

Eyleme destek veren Sakarya İl Halk Kütüphanesi müdürü Recep Özçayır ise, "Halkın kütüphaneye ve kitaba ilgisini çekmek istiyoruz, onun için Sessiz Okuma Eylemi’ne destek oluyoruz ve burada isteyenleri kütüphanemize üye yapıyoruz. Ücretsiz şekilde üye olanlar, kütüphaneye gelip mesai saatleri içerisinde ücretsiz kitap okuyabiliyor, beş kitaba kadar ücretsiz olarak on beş günlüğüne alabiliyorlar. Sessiz Okuma Eylemi’nden memnunuz, bu tip girişimler daima desteklenmeli ve biz de destek oluyoruz" diye konuştu.

http://www.beyazgazete.com

Yaz Tatilinde Okuma Alışkanlığı

 

 

Çocuk Psikiyatristi İsmail Yavaş, yaklaşık 3 ay süren tatilde çocuklara "okuma alışkanlığının kazandırılması" gerektiğini söyledi.

 
 
 
Mustafa Yıldırım - Çocuk Psikiyatristi İsmail Yavaş, yaklaşık 3 ay süren tatilde çocuklara "okuma alışkanlığının kazandırılması" gerektiğini söyledi.

Mustafa Yıldırım - Çocuk Psikiyatristi İsmail Yavaş, yaklaşık 3 ay süren tatilde çocuklara "okuma alışkanlığının kazandırılması" gerektiğini söyledi.

Yavaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocukların aldığı karnelerin aynı zamanda anne ve babaların da karnesi olduğunu ifade ederek, "Karnesi kötü olan çocuğa asla kızmayın. Kızacaksanız önce kendinize kızın. 'Neden çocuğum böyle' diye kendinizi eleştirin ki, güzel bir sonuca varabilesiniz. Çocuğunuzu ve diğer insanları eleştirerek bir yere varamazsınız" dedi.

Anne ve babaların çocukla olan iletişimini artırması gerektiğine dikkati çeken Yavaş, çözümün eleştirmekten değil, yakınlaşmaktan geçtiğini kaydetti.

Çocuklarla mutlaka paylaşımcı bir iletişim kurulması gerektiğini ifade eden Yavaş, şöyle konuştu:

"Üç aylık tatil ailelerle çocuklarının arasındaki iletişimi sağlamak adına büyük bir fırsat. Aileler çocuklarıyla arasını düzeltmeli. Onlara okumanın önemini anlatmalı. Birlikte geçirilen zaman artırılmalı. Babalar çocuklarıyla daha çok ilgilenmeli. Yıkıcı eleştiriler yerine yapıcı iletişim ön planda tutulmalı. Çocuklar çoğunlukla gençliğin, ergenliğin ve çevrenin etkisiyle sağa sola dalarlar. Eğlenceyi, arkadaşlığı, cep telefonu ve internetle iletişimi ön planda tutarlar. Onlara okulun önemi anlatılmalıdır.

Çocuğun öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, özel öğrenme güçlüğü, aile içi sorunlara bağlı mutsuzluk olabilir. Bu hastalıklar, kısmen veya tamamen tedavi edilebilecek problemlerdir. Bu tip bozukluklar başarıyı düşürür. Bozukluk, çocuğun dikkat ve ilgisini olumsuz etkiler. Bu hastalıklar öğrenmeyi zorlaştırdığı için çocuğu derslerden soğutur. Önce hastalığın tespit edilip tedavi edilmesi önemlidir. Sağlıklı çocuk öğrenmekten zevk alır."

-"Okuma alışkanlığı kazandırılmalı"-

Yaz tatilinde çocuklara hedef oluşturmada yardımcı olunması gerektiğini vurgulayan Yavaş, "Uzun yaz tatilinde, çocuklara bolca kitap okuma alışkanlığı kazandırılmalı" dedi.

Yavaş, şöyle devam etti:

"Çocuklarımıza bol dünya klasikleri okutalım ki, okuyan çocuk derslerinde başarılı olur. Yarı yıl tatilinde Tolstoy'un "İnsan Ne ile Yaşar-" eserini okuyarak kitap okuma alışkanlığına katkıda bulunulabilir. Arkasından çocuğun tüm dünya klasiklerini okuması hedeflenebilir. Kitap okumak ders başarısını artırır. Dünya görüşüne katkılarda bulunur.

Ana kitabımızın öğrenilmesi için yaz tatilleri iyi bir fırsattır. Çocuklarımız tatilin bir bölümünü Ana Kitabın okunmasına zaman ayırmalıdırlar. Ne kadar küçük yaşta başlanırsa o kadar kalıcı olur bilgiler. Anne babalar çocuklarını ana kitabı sevdirmelidirler. Bu fırsat ta kaçırılmamalıdır."
 

Okuma Kampanyaları 2

Cezaevinde Okuma Yazma Kursu

Ceyhan ilçesinde, M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda düzenlenen okuma yazma kurslarına katılan tutuklu ve hükümlülerden 63'nün sertifika almaya hak kazandığı bildirildi.

Ceyhan ilçesinde, M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda düzenlenen okuma yazma kurslarına katılan tutuklu ve hükümlülerden 63'nün sertifika almaya hak kazandığı bildirildi.
Ceyhan Cumhuriyet Başsavcısı Ayhan Aygün, cezaevinde 6 ay süren kurslara toplam 93 tutuklu ve hükümlünün katıldığını belirtti.
Aygün, kurslar sonunda 63 kursiyerin okuma yazma öğrendiğini ve gelecek günlerde düzenlenecek törenle kendilerine sertifikalarının verileceğini söyledi.
Kursların amacının, tutuklu ve hükümlüleri topluma yeniden kazandırırken, onların kültür seviyelerinin de yükseltilmesi olduğu kaydedildi.


Okuma Kampanyaları

 Ana Kız Okuldayız

Ağrı’nın Patnos ilçesinde "Ana Kız Okuldayız" kampanyası kapsamında açılan kursa katılan 65 yaşındaki Marifet Yaşar, okuma-yazma öğreniyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayelerinde sürdürülen kampanya çerçevesinde ilçede açılan kursa yaklaşık 90 kişi katıldı. Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü ve Sütlüpınar İlköğretim Okulu bünyesinde açılan kursa yaşları 45-65 arasında değişen 90 bayan 1. kademe ders alarak okuma yazmaya geçti. Çocukluğunda ve gençliğinde çeşitli nedenlerle okula gidemediğini, bu nedenle telefon numaralarını bile çeviremediğini ve bunun ezikliğini yaşadığını ifade eden Marifet Yaşar, "Kurs için öğretmenler geldi, davet ettiler katıldım. Okuma yazmayı öğrenmek istiyorum" dedi

İlerlemiş yaşına rağmen okuma-yazma öğrenen 8 çocuk annesi Marifet Yaşar, okumanın yaşının olmadığını söyledi. Yaşar, “Artık elime her geçen şeyi okuyorum. Eskisi gibi sadece resimlerine bakmıyorum. Önceden okuma-yazma bilmediğim için sadece resimlere bakarak kendi kendime yorum yapıyordum. Şimdi ise yazılan yazıları da okuyorum. Bu kursu açan ve bizlere okuma yazmayı öğreten hocalarıma teşekkür ederek hepsinden Allah razı olsun diyorum” şeklinde konuştu.

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Sütlüpınar İlköğretim Okulu Müdürü Atilla Bilgiç ise, kursu açtıkları zaman bu kadar talep olacağını hiç tahmin etmediklerini belirterek, “Gönüllü öğretmenlerimiz mahallemizdeki evleri tek tek dolaşarak okuma-yazma kursunun başladığını ve okuma-yazma bilmeyenleri bu kursa dahil etmek istediler. Yoğun bir çaba harcayarak mahallemizde yaklaşık 90 bayanı bu kursa kazandırdılar. Bugün bizim için en güzel gün. Yaklaşık 3 aylık bir maratonun sonlarına yaklaşmış bulunmaktayız. Okuma-yazma bilmeyen yaklaşık 90 kişiye okuma-yazma öğrettik ve kursiyerlerimizin hepsi de hafta sonları okula gelip gidiyorlar. Okuma-yazma kursuna büyük bir özveri harcayan öğretmenlerimize ve öğrencilerimize teşekkür ederim” dedi.
Müdür Bilgiç, 1. kademe okuma-yazma belgesini alan yaklaşık 90 kişinin eylül ayında yine açılacak olan 2. kademe okuma-yazma kursuna kaydoldukları, bu durum karşısında da çok mutlu olduklarını sözlerine ekledi.

 http://www.haberfx.net

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Ne Okuyalım ?

Bundan sonraki yazılarımızın arasında, tavsiye niteliğinde kitap tanıtımları yapacağız.Sizlerde tavsiye etmek istediğiniz kitapları bizimle paylaşır iseniz, memnuniyetle buradan yayınlamak isteriz.






 


Kitap okuma alışkanlığının nasıl kazanılacağına yardımcı bir eser.





 Neden Okumuyorsun?
 
J. Paul Sartre Okumadan geçen bir gün, yitirilmiş bir gündür der. Yitirilmiş ne kadar fazla günümüz var. Öyle değil mi? Ama geçmişe yanmak, ağıtlar yakmak çözüm değildir. Geçmişin hasretiyle vakit geçirmek, peşinden yine hasret getirir. Zararın neresinden dönülürse kardır. Düşüncesiyle hemen harekete geçelim, küstürdüğümüz kitaplarla barışalım.
Kitapla geçen ömür berektlidir. Hem çok güzel, hem de çok renklidir. Milletlere tek bir kişinin yön verdiği, tarihte çok görülmüştür. Belki siz, evet siz ey bu satırları okuyun! Belki de sen okuduğun bir kitapla, belki de bu kitapla değişecek ve dünyayı değiştereceksin

 Yazar :Mehmet İmrak  




.kitapyurdu.com

Okumanın Önemi Nedir ?

Kitap Okumanın Önemi
Kitap Okumanın Önemi Nedir?
Kitap okumak niçin önemlidir?




Okumak insanın kişisel gelişimini sağlayan önemli etkenlerden biridir. İnsanın düşünce yapısını, hayal dünyasını geliştirir; sözcük dağarcığını arttırır, insana bilgi ve birikim kazandırır.

Kitaplar sayesinde bazen uçan bir halıya biner, bilmediğimiz diyarlara yolculuk ederiz; yeni arkadaşlıklar kurar, bazen hüzünlerimizi bazen neşemizi bu yeni arkadaşlarla paylaşır, hiç tanımadığımız evlere misafir oluruz. Tarihin sayfalarında koşar adım dolaşır; destanlara, trajedilere tanıklık ederiz. Geçmişin elem verici olaylarını değiştirmeye gücümüz yetmese de geleceğimizi kitaplardan edindiğimiz tecrübelerle inşa ederiz.

Bunların hepsini yapmak kitaplarla, okumayla olur. Ancak Türk milleti olarak nedense okumuyoruz. Yapılan araştırmalar bu gerçeği çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Bir Japon yılda 25 kitap okuyor, bir İsveçli yılda 10 kitap okuyor, bir Fransız yılda 7 kitap okuyor. Türkiye’de ise 6 Türk, yılda 1 kitap okuyor.

Peki, niçin az okuyoruz?
Millî Eğitim Bakanlığı’nın 1993 yılında yaptırdığı bir ankete göre insanımızın okumama sebepleri oran olarak şöyledir:
1-Kitap okuma alışkanlığının olmaması: % 50,2
2-Yeterince zaman bulunamaması: % 16,6
3-Boş zamanlarında yoğun olması: % 10,6
4-Tv, video ve sinemanın tercih edilmesi: % 10,5
5-Kitap fiyatlarının yüksek olması: % 4,6
6-Dersleri sebebiyle okuyamama: % 3,4
7-Diğer sebepler: % 1,9
8-Cevap yok: % 2,27 7

Hâlbuki bilgi çağı içerisindeyken, eğer Türk toplumu dünya üzerinde iyi, güzel bir yer edinmek istiyorsa, okumak, düşünmek ve buna bağlı olarak tartışmak, sorgulamak ve eleştirmek ve bilim üretmek zorundadır. Ancak bunları gerçekleştirdiği zaman gelişecek, çağdaşlaşacak ve yeryüzünde tekrar ecdadına lâyık olduğu yeri alacaktır.


http://www.forumdas.net (alıntı)

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Okumanın Faydaları

Kitap Okumanın Faydaları

Kitap Okumanın Faydaları
  1. Dünya görüşümüz, yaşama bakış açımız genişler. Farklı düşünüp yapılabildiğini görürüz. Yeni fikirler, bilgiler öğrenir ve bunları hayatımıza yansıtırız.
  2. Hayalgücümüz bu yeniliklerle birlikte daha da genişler.
  3. Yeni sözcükler öğreniriz. Böylece dilin temel kavramlarından olan sözcükler için dağarcığımız artar. Kendimizi yazılı ve sözlü olarak daha iyi ifade edebiliriz.
  4. Göz ve beyin koordinasyonumuz artar. Daha hızlı görüp algılama yetisine sahip oluruz.
  5. Yeni heyecanlar edinir ve yaşamımızı değiştirebiliriz.
  6. İnsanlarla kurduğumuz ilişkiler daha çok yönlü olur. Çünkü çoğu edebi eser birçok karakter barındırır. Bu karakterleri tanıyıp onların hikayelerini okumak insanoğlunun farklı yönlerini görmemizi sağlar.
  7. Sabretmeyi ve tamamlamayı öğreniriz. Çoğu kitap giriş-gelişme-sonuç bölümlerinden oluşur. Bu bölümleri sırasıyla sonuna kadar okuyarak yaşamımızda da bir düzen içinde olmaya katkıda bulunuruz.
  8. Görmediğimiz, bilmediğimiz yeni yerler, yeni insanlar, yeni hayatlar tanır; bunlara karşı tahammül geliştiririz. Yeniliklere açık oluruz.
  9. Kitaplar, mesleki seçimlerimizde belirleyici olabilir. Örneğin sevdiğimiz roman kahramanı bir öğretmense biz de öğretmenlik mesleğine ilgi duyabiliriz.
  10. Kitaplar, iyi zaman geçirilecek dostlardır. Yaşa uygun kitaplar okumak çok iyi dostlar kazanmakla eş değerdir.
  11. Günümüzün ruhsal sıkıntılarının başında gelen stresle mücadelede kitapların rolü büyüktür. Farklı denizlere yelken açtığımızda, günlük stresten de bir nebze kurtuluruz.
  12. Genel kültürümüz artar. Söyleyecek bir sözümüz olur. Böylece toplumsal ilişkilerde özgüvenimiz artar.
  13. Kitap okuma ile sözel zeka ilişkisi bilinmektedir. Kitaplar daha zeki bireyler olmamıza katkıda bulunur.
  14. Kitaplar, içinde bulunduğumuz yerel kültürü, insani/ahlaki değerleri daha iyi tanımamızı sağlar. Böylece sosyal ilişkilerde neyi, nerede, nasıl yapacağımızı; neyin doğru neyin yanlış olduğunu daha iyi tespit edebilir; bu sayede daha ahlaklı/insancıl bir birey olabiliriz.
  15. Hayvan ve bitki sevgisi, çoğunlukla ilköğretim aşamasında masal ve hikaye kitaplarında aşılanmaya başlanır. Bu sayede doğaya karşı da duyarlı bireyler olabiliriz.

 http://www.faydalar.com

Okumanın Faydaları


Çocukların kitap okumadığını ve bununla ilgili her yerde sitem edildiğini görüyoruz. Veliler okula gider öğretmene şikayet eder, öğretmen veliye şikâyet eder: "Çocuğum kitap okumuyor." ya da "Çocuğunuz kitap okumuyor." Karşılıklı önerilerde ve yapılan uygulamalardan bahsedilir ama hiçbir zaman hatayı ne öğretmen ne de ebeveynler kendinde bulmak istemezler. Yeter ki çocukları okusun bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduklarını sık sık belirtirler. Her zaman her türlü kitabı almaya da hazır olurlar. Sıkça da bu gibi sorunlarla karşılaşılır.

Çocuğunuza kitabı anlatmanız, onları kitaplarla tanıştırmanız, kitabın eğlenceli olduğunu gösterebilmeniz ve doğru kitapları seçmelerini sağlayabilecek eğitimi vermeniz için neler yapılacağını öğrenmeye çalışmalısınız. Bilgisayar, televizyon, VCD, DVD, Playstation hatta cep telefonu dünyasına sıkışmış çocuğunuzu oradan çıkarıp, kitaplarla hayal güçlerini güçlendirmesi, kendi dünyasını keşfedip, kendi duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilmesi için çocuğunuzu kitapların büyülü ve engin sularına atmanız gerekir ki bu da çok kolay bir şey değildir. Çocuğunuzdaki bu gelişimleri sağlayabilmek için birçok şeyi bilmeniz ve uygulamanız gerekiyor.

Eğitim anne karnında başlar

Birçoğunuz çocuğunuz doğmadan önce, cinsiyeti belli olur olmaz hazırlıklara başladınız. Yatacağı yer, kıyafetleri, mobilyası gibi bebeğin öncelikli ihtiyaçlarını ayarladınız. Belki bazılarınız da, doğmadan önce bebek ve bebekle ilgili kitapları alıp okudu. Hamilelikte yapılan yürüyüşün, konuşmanın, yoganın, dinlenen terapi müziklerinin, anne karnındaki bebeğin daha sağlıklı olmasını sağladığını biliyoruz. Hamileyken yapılan bu tür aktivitelerin, çocuğunuzun gelişimi açısından olumlu etkileri olduğuna göre, daha bilinçli çocuklar yetiştirebilmek adına, hem kendiniz hem de çocuğunuz için kitap okumanız gerekiyor. Nitekim anne karnında, annenin bebeğe okuyacağı kitapların olumlu etkilerinin olduğu da kuşkusuz.

Genelde anneler çocuklarını severken, ilerliye yönelik hedeflerinden söz ederler. Oğlum ya da kızım büyüyünce doktor, öğretmen veya asker olacak gibi olumlu telkinler verirler. Severken veya uyuturken çok güzel ninniler söylerler. Belki çoğumuzun hala unutamadığı, anneanne ya da annemizin bize söylediği ninniler hala kulağımızda çınlıyor. Çocuklara söylenen bu ninniler ve masallar direkt olarak bilinçaltına yerleşiyor. Dolayısıyla, ilk öğrenme ninni ve masallarla başlıyor.

Yaşına uygun kitabı nasıl seçmelisiniz?

Çocuğunuza kitap alırken, yaşı kadar algılama düzeyini de göz önünde bulundurmalı, gelişim dönemine uygun dil ve içeriği olan kitapları tercih etmelisiniz. Ayrıca onu korkutan, yönlendiren, sindiren, bir düşünceyi benimsetmeye çalışan, içeriği olmayan kitaplar seçmemeye de dikkat etmeniz gerekir. Kitap, çocuğunuzun kendini geliştirmesine katkıda bulunmalı, kendisiyle birlikte yaşadığı toplumun değer yargılarını, özelliklerini öğrenmesine olanak sağlamalıdır. Kitap, çocuklara öğüt verme kaygısı taşıyarak, her cümlede ya da sonuçta öğüt verici, çocuğu sınırlayıcı olmamalıdır. Son olarak seçeceğiniz kitabın, gerçeklere dayanan, bilimsel amaçlardan sapmayan, aynı zamanda çocuğunuzun ilgisini çekecek şekilde kurgulanmış olması gerekir.

“Polyanna” ve “Kırmızı Başlıklı Kız”

Çok iyi bilinen bazı kitaplar, masallar çocuklara olumsuz mesajlar vererek, onların kişiliklerini etkileyebiliyor. Örneğin “Kırmızı Başlıklı Kız” masalını bilmeyeniniz yoktur herhalde. Belki de bu masalı mutlaka çocuğunuza da anlattınız. Oysa bu masal, bir yandan çocukları en çok korkutan hikayelerin başında gelirken, diğer yandan da “Ne olursa olsun anne sözü dinlenmeli, dinlenmediği zaman da başınıza çok kötü şeyler geleceği bilinmeli.” mesajı veriyor. Bu ve benzeri mesajlar, çocuğunuza kendi varlıklarını göstermek yerine, bağımlı olmayı aşılar. Yine çok tanınmış bir çocuk romanı olan “Polyanna”, çocuğunuz tarafından özdeşim kurulabilecek bir kahraman değildir. Her olumsuzluğun olumlu yanını bulan ve hep başkaları için çırpınan bir çocuk kahraman, çocuğunuz için pek de olumlu bir mesaj taşımamaktadır. Aşırı acıklı, zavallı, devamlı ezilen ve horlanan çocuk kahramanlı kitaplar, olumlu özdeşim modelleri olmadığı gibi, çocuğunuzda gelişimsel sorunlara yol açabilirler. Çocuğunuzu umutsuzluğa, çaresizliğe alıştıran kitaplar zararlı bile olabilir. Seçeceğiniz kitabın yaşına uygun, sayfa sayısının az ve konusunun sıkıcı olmaması gerekiyor.

Çocuğunuzun kişilik gelişimine katkıda bulunacak ve kendisi ile özdeşleştirebilecek kitapların içeriklerine, sizin kadar eğitimcilerin de dikkat etmesi gerekir. Öğretmen, her öğrencinin kişilik özelliğini dikkate alarak, geliştirmek istediği yönde çocuğun kitabın kahramanı ile özdeşim kurabilmesini sağlamalıdır. Hikâyelerin ve bazen kitapların iyileştirici özelliğinin de olduğunu bilmeliyiz. Örneğin, kendine güveni, hoşgörüsü ve sabrı olmayan, başarı, motivasyon gibi özelliklerden yoksun olan öğrencilere, uzman veya öğretmenleri tarafından uygun kitaplar önerildiğinde ve okutulduğunda, çocuklarda müthiş değişimler görülmüştür. Bunun için önerilen kitapların, öncellikle öğretmenler tarafından da değerlendirilmesi gerekir.

Bebeklik dönemi (0–3 yaş )

• Çocuğunuzun ilk dönemlerinde, onu kucağınıza alarak kitaba dokunmasını sağlayabilirsiniz. Basit ve açık bir şekilde resimleri kendisine göstermek ve konuşarak kelime dağarcığını zenginleştirebilirsiniz. Dil gelişimi açısından olumlu katkı sağlayacaktır.

• Kitabın kaliteli olmasına dikkat etmelisiniz. Ağzına alır, yere çarpar veya atabilir. Bu nedenle kitabın sayfaları hemen dağılmayacak ve kimyevi madde içermeyecek şekilde olmalıdır.

• Bu yaşlarda kitap, çocuğunuz için bir oyuncaktan farksızdır. Yani bakarak ve dokunarak eğlendiği için dış dünyayı tanıdığı bir nesne olarak görür. Bu nedenle resimler yakın çevresinden bildik nesneleri kapsayacak şekilde olmalıdır.

• Bol resimli-az yazılı ilk dönem kitaplarını soru-cevaplarla okumanız gerekir. Zira bunlar öykü kitabından çok, keşif kitabı niteliğindedir. Resimlerden yola çıkılarak bir hikaye kısa ve öz anlatılır. Sizin de bu tip kitapları okurken, ses tonunuzu ve bedeninizi kullanmanız iyi olur fakat soru-cevap seanslarını zekâ testine dönüştürmek gibi bir yanlışa düşmemenizi tavsiye ederiz.

• Ara sıra çocuğunuzun oyuncaklarını da bu dramatizasyona ekleyin.

Okul öncesi dönem (4–6 yaş)

Büyük puntolu bol resimli ve boyanacak kısımları olan kitaplar daha çok ilgilerini çeker.

• “Daha küçük, anlamaz” gibi bir yanılgıya düşmeyin. Çocuklar kaliteli kitaptan anlar! Çocuğunuzu, kendisini “çocuk kitabı” olarak tanımlayan her kitapla muhatap etmeyin. Ona sadece edebi ve estetik değeri olan kitaplar okuyun. Bozuk metinler, düşük kurgular, kötü resimlerle dolu kitaplar sıkıcı olur!

• Resim-metin bütünselliği olan kitapları seçin. Bu yaş kitaplarında resmin metin için önemli bir tamamlayıcı olduğunu ve bu ayrılmaz ikilinin oluşturduğu gücü göz ardı etmeyin.

• Seçim yaparken kriterleriniz “eğlendirmek” ve “deneyimlemek” olsun. Yanılıp, seçim kriterinizi “öğretmek” sanmayın!

Okul ve okuma dönemi (7–10 yaş)

Duygularını ve düşüncelerini açıkça ifade edebilir. Daha çok La Fontaine’in kitapları gibi hayvanlarla ilgili olan masallar hoşlarına gider.

• Kaliteli kitap sunmanın önemi, çocuk kendisi okumaya başlayınca daha da artar. Çünkü artık o bir fatihtir ve fethettiği diyarlar eğlenceli ve heyecan dolu olmalıdır ki yeni fetihlere karşı açlığı devam etsin.

• Çocuğunuz “Sıkıcı” diyorsa, ona inanın ve asla o kitabı okuması için ısrar etmeyin.

• Çocuğunuza kitap okumaya devam edin. Okumayı öğrenmesi, sizinle yaşadığı keyifli kitap okuma seanslarından yoksun kalmasına sebep olan bir düşmana dönüşmesin.

• Ceza olarak okuma vermeyin. “Çabuk odana git ve kitabını bitirene kadar oradan çıkma!” gibi cümleler evinizden uzak olsun.

Ergenlik dönemi (11–14 yaş)

Türk ve dünya klasiklerini okuyabilir. Daha çok ön ergenliğe bağlı olarak komik, esprili, cinsel içerikli kitaplar ilgilerini çeker. Aynı zamanda, macera, serüven dolu kitaplar da okurlar. Dünyayı kasıp kavuran Harry Potter kitap dizisi gibi örnekler olabilir.

• Sizden farklı düşünmeye başlar ve sizin tercih ettiğiniz kitapları okumak bile istemeyecektir. Sizinle aynı kitapları beğenmesini beklemeyin.

• Listenizi okumasını beklemeyin. Sizin ısrarla okumasını istediğiniz bir kitabı, belki o hiçbir gün okumayacak ya da sizin okumasını istemediğiniz bir kitabı üç kez okuyacaktır. Çocuğunuza hangi kitabın, hangi pencereyi açacağını bilemezsiniz. Onun içgüdülerine güvenin.

Dikkat etmeniz gereken hususlar

• Çocuğunuzu kitap okumaya özendirmek ve zevkli hale getirmek için öncellikle sizin eşinizle beraber çok iyi birer model olmanız gerekir. Evde televizyondan, internetten uzak sessiz bir ortamda, hep birlikte karar alınan saatte kitap okuyabilirsiniz, ancak bu zamanı alışkanlık haline dönüştürmelisiniz.

• Ailede okunan kitap, her birey tarafından diğer fertlerle paylaşılmalıdır. Böylelikle çocuğunuz dinlemeyi ve kendini ifade etmeyi öğrenir.

• Çocuğunuzu kitapçılara ve kitap fuarlarına götürüp, gezdirmelisiniz. Okuyacağı kitapları seçerken, tercih hakkını ona tanımalısınız.

• Okullarda kitaplıklar oluşmasını sağlamalısınız. Kitaplar öğrencilerin görebileceği yerde olmalıdır ve kilitli dolaplarda saklanmamalıdır. Ayrıca, okunan kitaplar sınıfta öğrencilere anlattırılmalıdır.

• Evde de kitaplar görünmeyecek yerde saklanmamalı, vitrinde aksesuar olarak kalmamalıdır.

• Örneğin, okuduğu kitaptaki kahramanların özelliklerini anlatmasını ve kendisini daha çok hangi karaktere yakın bulduğunu belirtmesini sağlayabilirsiniz. Yeni müfredat programında da benzer uygulamalar var. Siz de bunları evde uygulayabilir, çocuğunuz için okuma işlemini daha zevkli hale getirebilirsiniz.

• Her yerde ve her zaman çocuğunuzla birlikte kitap okumalı, bunu su ve yemek gibi temel bir ihtiyaç haline getirmelisiniz. Kitap okumayı bir hobi olarak değerlendirmemeli, onu yaşamsal bir sorumluluk olarak görebilmeyi başarmalıdır.

Uzman Psikolog Hülya Topal

http://www.xn--inirah-xjb.com/index.php?topic=1128.0 den alıntıdır