Kitap okuma alışkanlığı, insanlık tarihinin
ayrılmaz bir parçası olarak süregelmiştir. Tarihte büyük işler yapmış,
milletlere yön vermiş kişilerin çok kitap okuduklarını ve büyüklüklerini bir
yerde kitap okumaya borçlu olduklarını görüyoruz.
Kitap bilginin ve tecrübenin toplandığı,
insanların gelişmelerinin ve yeniliklerinin biriktirildiği bir kilitsiz
kumbaradır. Bu kumbaradan istifade etmemiz için açıp içindeki bilgileri
kullanmamız gerekmektedir.
Tarihte büyük işler başarmış insanlar işte bu
kumbaradan çok iyi istifade etmiş. İçindeki bilgileri çok iyi kullanmış ve
geliştirmişlerdir.
Medeniyetlerin kurulmasında ve büyümesinde en
önemli şey bilgidir, kitaptır. Yani kitaba verilen değerdir. Bir ülkenin
insanları ne kadar çok kitap okuyorsa medeniyete katkıları ve gelişmişlik
düzeyleri de ona göredir.
Osmanlının büyümesinde Osman bey ne kadar önemli
ise Edebali’de o kadar önemlidir.
Selçuklunun kurulmasında Alparslan ne kadar önemli
ise Nizamül Mülk de o kadar önemlidir.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi
sadece bir gencin macerası sonucu olmamıştır. O aynı zamanda sabahlara kadar
kitap okuyor ve gündüzleri de bir o kadar kitap okuyordu.
Yavuz Sultan Selim’i yavuz yapan sadece cesareti
değil, onun kitaplarla olan diyalogunun da çok iyi olmasında aranmalıdır.
Mustafa Kemal Atatürk siyasi ve askeri dehasını
harp meydanlarında dahi kitap okuyacak kadar kitap sevgisine borçludur. Türkiye
Cumhuriyeti gibi bir devleti kurmak ve dünya devletlerinin gözü önünde böylesine
büyük savaşları vererek kazanmak çokta kolay bir şey değildir.
Almanya gibi Japonya gibi devletlerin ikinci dünya
savaşında yerle bir olduğunu ancak günümüzde ekonomik ve sosyal yönden bizden
daha iyi durumda olmasının açıklanabilir bir tek özellikleri vardır. O da çok
iyi bir kitap okuru olmalarıdır. Japonya’da ayakta kitap okumanın bile bir adı
vardır ve bu sözlüğe geçmiştir. “taşiyomi” diye.
40 ülke arasında yapılan bir araştırmada ülke
insanların günlük okuma oranlarını araştırmışlar. Sonuç bizim açımızdan çok
kötüdür. Araştırmaya göre Almanya 24 dakika ile birinci gelirken aynı sıralamada
Türkiye’deki oranın 12 saniye olduğu görülmüştür. Hatta Almanya’da kişi başı
günlük okuma süresi 18 dakikaya düştüğünde Alman Devleti okuma seferberliği ilan
etmiştir.
Adını duyduğumuz, hayran hayran biyografilerini
okuduğumuz ilim adamlarının da çok okuyan insanların kitaplardan örülü
dünyalarını görüyoruz.
Yemek davetini dahi kitap okumama engel olur diye
kabul etmek istemeyen, ancak yemek sofrasının kenarına rahle konulması ve kitap
okumasına karışılmaması durumunda gelebileceğini ifade eden ilim adamlarının
kitaba olan bağlılığını okuduğumuzda bizim ne kadar az okuduğumuzu ve kitaptan
ne kadar ayrı yaşayan bir millet olduğumuzu görünce insanın üzülmemesi elde
değil.
Gerçek şudur ki, millet olarak gerçekten bir
şeyler yapmak ve devletimizi daha ileriye götürmek, birey olarak daha iyi bir
ortamda yaşamak istiyorsak kitaplarla dostluğumuzu geliştirerek sımsıkı bir bağ
kurmamız gerekmektedir.Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder